İmamiyye fıkhının üstadlarından sayılan ve “el- Allâmetü’l- Ekber” unvanıyla anılan Ebu’l-Kasım Necmuddin Cafer b. Hasan el Hillî (ölm. 676/1277) el- Muhtasaru’n-Nâfi adlı eserinde mezhebin konuya ilişkin görüşlerini açıklamaktadır.
Şii fakîh el-Hillî, adı geçen yapıtının “Salat” yani namaz bahsinde namazda kıraati anlatırken şu satırları kaleme alıyor:
“Kıraat, Fatiha Suresi ile buna ilaveten, iki rekâtlıların her rekâtında, dört ve üç rekâtlıların ilk iki rekâtlarında kısa birer sure okumak şeklinde belirlenmiştir…”
“Kur’an’ın çevirisini okumak geçerli olmaz. Ancak vakit darlığı varsa belirlenmiş olanlardan kolayına geleni okur. Mümkün olduğunca özgün metni okumayı öğrenmek gerekir. Belirlenen kısımlardan herhangi birini okumaktan aciz ise onlar yerine başka ayetler okur. Bunu da yapamıyorsa kıraat süresi kadar Allah’ı tesbih ve tekbir eder veya tehlilde bulunur; lailahe illallah der…” (el Hillî; el- Muhtasaru’n- Nâfi, fi’l- Fıkhi’l-İmamiyye, Tahran, 1402, s. 30)
Şii ulemanın genel anlamda tıpkı Sünni ulema gibi anadilde ibadet meselesine yahut diğer bir ifadeyle Kur’an’ın çevirisiyle namaz konusuna son derece olumsuz yaklaştığını özellikle belirtmeliyim. Bu hususta, diğer ulemadan ayrılan ve anadilde ibadete cevaz veren Ebu Hanife hakkında Şii ulemanın mutaassıb kesiminin işi lanetlemeye vardıracak düzeyde olumsuz bir yaklaşıma sahip olduğunu da dile getirmeliyiz. Şii ulemadan Küleynî (ölm. 329/940) el- Kâfî adlı yapıtının Usûl kısmında Ebu Hanife hakkında şöyle diyor:
“Allah Ebu Hanife’ye lanet etsin! O, şöyle diyordu: Ali bir söz söylemiştir, ben de bir söz söyledim; sahabîler söz söylemişlerdir, ben de sözler söylemişimdir.” (Yaşar Nuri Öztürk, Anadilde İbadet, s. 140)
İmamı Azam Ebu Hanife’ye ilişkin bu lanet okuma sözleri tepkide aşırılığı yansıtmaktan başka bir şey ifade ediyor değildir. Ebu Hanife’nin görüşlerini reddetmek başka bir şey ama ona lanet okumak elbette daha başka bir şeydir.
Şii / Caferi dünyasında milyonlarca laik kardeşimiz mutaassıb Şii ulemanın aşırılıklarına elbette ki katılmamaktadır. Şii / Caferi mezhebine mensup ve laikliği temel ilke kabul eden Azerbaycan Cumhuriyeti yurttaşlarının büyük bir çoğunluğu ve Türkî kökenden gelen Caferi kardeşlerimiz çağdaş değerlerle donanmış ve laik devlet ilkesine bağlı bir dünya görüşüne sahiptirler.
Bu satırların yazarının herhangi bir mezhebi yoktur ama her mezhepten çağdaş düşünceli, laik fikirli kardeşleri, dostları vardır. Biz her türlü gericiliğe karşıyız. Hangi mezhepsel kökenden olursa olsun herkesle birlikte laik değerleri savunmaya devam edeceğiz.