İktidar olmanın yargıdaki önceliği

Geçtiğimiz hafta Toplumsal'ın “Gazeteci ‘beni tehdit ediyor’ demişti: Yargıdan AKP’li Karaca’ya jet koruma” diye duyurduğu habere bu sefer de jet hızıyla erişim engeli geldi.

Konu: Bir gazeteci meslektaşımızın kendi çiftliğinden isim ya da herhangi birisini hedef göstermeden, hatta kendi deyimiyle “ima” bile etmeden paylaşmış olduğu bir fotoğraf ile üzerine yazılı olan “bugün ya herro ya merro diye başladık güne, gerisini onlar düşünsün'' paylaşımı.

Her nedense bu paylaşımı üzerine alınan AKP’li Korkmaz Karaca, soluğu savcılıkta alıp koruma talep etmiş.

Talep üzerine devlet alarma geçmiş.

Korkmaz Bey’e halihazırda devam eden 1 personel ile yakın koruma tedbirinin 1 personel ile özel koruma ve konut koruma tedbirine dönüştürülmesine karar verilmiş.

Ardından da Yüksel hakkında “can ve mal güvenliğinin tehdit edildiği gerekçesiyle gerekli önlemlerin alınması” talebinde bulunarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunulmuş.

Karaca’nın şikayetine karşılık Yüksel de kendisine iftira atıldığına dair İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulunuyor.

Ancak AKP’li olmanın yargıdaki çifte standardı burada da jet hızıyla Yüksel’in karşısına çıkıyor. Savcılık, şikâyeti herhangi bir inceleme, araştırma ve bir ifadeye başvurmaksızın bir gün içerisinde jet hızıyla reddedip takipsizlik kararı veriyor.

Gazeteci meslektaşımız Rıdvan Yüksel’i aradığımda olay tarihindeki HTS kayıtları ve MOBESE görüntüleri kontrol edilmeden yalnızca Korkmaz Karaca'nın iddiasına dayanarak kendisine ve konutuna koruma verilmesinin kişiye özel uygulama olduğu, kendisinin hayatı boyunca Karaca'nın evinin sokağında bulunmadığını söylüyordu...

Neyse ki gazeteci Yüksel bu sefer ucuz atlatmış: Allah muhafaza paylaşımından dolayı bir sabaha karşı apar topar gözaltına da alınabilirdi.

Cumhuriyet Başsavcılarımızın bu tarz konularda hassasiyetlerini anlıyorum. Ve hatta anlamaya çalışıyorum. Anlamaya çalışırken de aklıma takılan birkaç soruyu paylaşmak istiyorum.

Artık gazetelerin 3. sayfalarında yer almaya başlayan öncelikle kadın cinayetleri haberleri... Çoğu cinayete kurban gitmeden önce savcılığa kimler tarafından tehdit edildiklerine dair suç duyurusunda bulunmalarına rağmen hiçbir işlem yapılmadığını, daha sonra gazete sayfalarında ve internet sitelerinde defalarca tanık olmuşuzdur. Neden onca kadın ölüm tehlikesinde olmasına rağmen şikayetleri böyle jet hızıyla değerlendirilmedi? Onların günahları neydi?

Sonra fazla uzağa gitmeye gerek yok. Gazetemiz yazarı Ergün Poyraz evinin önünde 5-6 kişinin saldırısı sonucu tam 4 gün yoğun bakımda kaldı. Ölüm tehlikesi atlattı. Buna rağmen halen ne kendisine yakın bir koruma verildi ne de evinin önünde güvenlik önlemi alındı.

Sonra yine gazetemiz yazarlarından ilahiyatçı Cemil Kılıç’a yönelik çeşitli sosyal paylaşım platformlarında açık tehdit ve saldırılar yer alırken hiçbir savcımızın ne oluyor diye sesi çıkmadı.

Yine gazetemizin sorumlu yazı işleri müdürü Dr. Ercan Çankaya’ya yönelik tehdit ve hedef göstermeler karşısında avukatımızın defalarca suç duyurusunda bulunmasıyla ilgili bir gelişme olmadı. Sadece gazetemizi tehdit eden bir şahıs kerhen ifadeye çağrıldı.

Sayın Savcılarımızın Korkmaz Karaca için gösterdikleri bu ilgi ile hassasiyeti başta kadın ve çocuklarımız olmak üzere bütün yurttaşlarımıza göstermeleri gerekiyor. Unutulmamalıdır ki adalet hepimize ekmek, su ve hava kadar gerekli.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }