Değerli Okurlarım,
İktidardaki ve muhalefetteki siyasetçilerimizin bir bölümü depremzedeleri çoktan unutmuş görünüyor. Oysa üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin o büyük acı dinmeyecek.
On ilimizi yerle bir eden depremler sonrası, bugün hep aynı soruyu soruyorum kendime: Türkiye’de siyasetçiler ne zaman hem vicdanlı hem güçlü olabilecek? Henüz yeryüzündeyken bunu görebilecek miyim?
Politikacılarımız ve yöneticilerimiz ne yazık ki yalan söylemeye, ihanet etmeye, hatta suç işlemeye gönül vermiş durumda. Güç sahibi olmanın bedeli sanki buymuş gibiler. Gerçekten merak ediyorum: Neden temiz ellerle siyaset yapılamıyor? Türkiye’de neden erdemli politikacılar değil de ülke halkıyla alay edercesine siyaset yapanları görüyoruz? Yoksa belirli bir ahlaksızlık olmadan politika yapılamayacağını mı kabul etmemiz gerekiyor?
YÜZ BİN OY BULMA YARIŞI
Basında, sosyal medyada, bugünlerde hepimizin izlediği gündem, cumhurbaşkanı adaylığı için başvuruda bulunmuş, 100 bin oy toplama derdine düşmüş, kendilerini trol ordusu kurbanı olarak tanımlayan, seçimlerin ikinci tura kalmasını dört gözle bekleyen siyasetçiler var. Elbette Millet İttifakı ile Cumhur İttifakının adayları da var. Gel gelelim bunlardan Cumhur İttifakı adayının adaylığı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre olanaksız ama kendisi aday. Cumhurbaşkanı yemini etmiş, anayasaya sadık kalacağı sözü vermiş bir kişi bunu nasıl yapar? Ne mantığım ne aklım alıyor ne de yüreğim.
Adaylar arasında bam telime basan biri varsa o da 2018 seçimlerinde yağmur altında mitinglere katılarak alkışladığım ve oy verdiğim Muharrem İnce.
Benim ve benim gibi seçim gecesi ona oy vermişlerin, Ekrem İmamoğlu’nun yaptığı gibi o çok değerli oylara sahip çıkmak yerine, ortadan kaybolan ve top yekûn seçmenini hayal kırıklığına uğratan bu şahıs nasıl oluyor da şimdi bizden yeniden oy isteyebiliyor? Beş yıl önce attığım oya en ufak bir değer vermemiş bu eski vekil kim ki şimdi kalkıp ona oy vereyim? Şu da var: Artık iktidarda hiç görmek istemediğim AKP’ye sırtını yaslamış bu adayın cumhurbaşkanı olmasını neden isteyeyim?
Değerli okurlarım, sosyal medyada görmüşsünüzdür; AKP Beykoz İlçe Başkanı Muhammet Hanifi Dilmaç, Muharrem İnce’yi aday yapmak için kendi ilçe seçim kurullarını harekete geçirmiş. Çünkü AKP İl Başkanı talimatlar vererek tüm ilçe teşkilatlarını bu konuda uyarmış. Beykoz İlçe Başkanı Dilmaç’ın belirttiği üzere Anadolu Adliyesine taşınan Beykoz İlçe Seçim Kurulu’nun sağladığı araçlar, kendi teşkilatından olanları, Kartal Anadolu Adliyesine taşımakta. AKP ilçe teşkilatları T.C. kimlik kartlarıyla Muharrem İnce için imza veriyorlar. Hatta isteyenler yanlarında arkadaşlarını da getirerek Muharrem İnce için mümkün mertebe fazla katılım sağlanmasına çalışıyorlar. Bu cumhurbaşkanı adayı an itibariyle 30 bin oya yaklaşmakta. Gel gelelim hangi cepheden bakarsam bakayım bu durum bana siyasi ahlaka sığmaz görünüyor. Her iki cephenin de kurnazlık yaparak, biz halkı, kullanılacak bir nesne, saf ve basit bir araç haline getirdiği görülüyor. Bu durum ikisinin de aynı ölçüde ahlaksız sayılabileceğini göstermez mi?
DÜZEN VE BARIŞIN SAĞLANMASI KEMAL BEY'İN TEMİZ ELLERİYLE OLUR
Kahramanmaraş depremlerinin vurduğu ve OHAL ilan edilen 10 ilin siyasi haritasına göre: Belediye başkanlarının 6’sı AKP’li, 1’i MHP’li, 2’si CHP’li, 1’i kayyum idi.
İlk 24 saatte arama kurtarma çalışmaları yetersiz kaldığı halde AKP’li ve MHP’li belediyeler cumhurbaşkanının ‘başla’ emrini beklerken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sahaya gelip CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının arkasında durması; cumhurbaşkanının üç aylığına OHAL ilan etmesine karşın deprem sonrası çalışmaları “Gelsinler tutuklasınlar” diyerek hızlandırması; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekiplerinin Hatay’da İskenderun Limanı’ndaki yangın söndürme çalışmasını paylaşması; binlerce TIR yardımla halkın yanında olması elbette unutulmayacak.
Kılıçdaroğlu, bugün benim gözümde, siyasetin nihai amacını düzen ve barışın sağlanması olarak gören kişi; erdemli bir politikacı.
Adalet yürüyüşünün kahramanı, Türkiye’de Altılı Masa’nın kurulmasını, her sarsıntısında taşların yerine oturmasını sağlayan, doğru görüş sahibi bir siyasetçi.
Türkiye’yi tek adam yönetiminden kurtarmak isteyen, parlamenter rejimi bu amaca ulaşmak için araç olarak seçme becerisi gösteren bir politikacı.
Her türlü hileyi, entrikayı, aldatmacayı mahkûm eden Toplum Sözleşmesi'nde Rousseau’nun selamladığı ahlaki vicdana sahip bir cumhurbaşkanı adayı.
Kemal Beyin siyaset anlayışının bence birinci hedefi adil yasaların hüküm sürmesi; ikinci hedefi de bu uygulamanın kendisinin adalet demek olması ve onun etkisiyle sürekli barışın gerçekleşmesinin sağlanması olduğunu düşünüyorum.
GELENEKSEL RAMAZAN ETKİNLİKLERİ YARIŞI
Siyasi gündemin ikinci ana başlığı sanırım Ramazan itibariyle gelişmekte olan bir konu: Geleneksel Ramazan etkinliklerinin siyasi kavga yoluyla seçim aracına dönüştürülmesi. Nitekim dün, 22 Mart Çarşamba günü ulaşan bilgiye göre, İBB’nin geleneksel Ramazan etkinliğine Üsküdar Belediye Başkanlığınca sahte belgeyle engel konmuş. BB tarafından Üsküdar’a kazandırılan Mimar Sinan Meydanı’nın geleneksel Ramazan etkinliklerine ev sahipliği yapmasına engel olunmuş.
Üsküdar Belediyesi yetkisi olmadığı halde İBB ekiplerinin Ramazan hazırlıklarına müdahale etmiş. Her yıl olduğu gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı Üsküdar Kaymakamlığına resmi yazıyla bilgi vermiş. Ramazan etkinliklerinde konser planlaması olmadığı, elektronik imzalı resmi yazıda “konser” ifadesi kullanılmadığı halde sonradan üretilen imzasız sahte bir belgeyle Üsküdar Belediyesi mahkemeye başvurmuş. İBB Hukuk Müşavirliği, tarafından bahse konu yürütmeyi durdurma kararına gerekli itirazlar yapılmış. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermiş. İtirazların sonucuna göre İstanbulluların uğrak noktası Üsküdar’da geleneksel Ramazan etkinlikleri hayata geçirilecekmiş.
Buna benzer haberlerin ardı gelecek gibi görünüyor.
Esenlik dileklerimle…