"Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan geç.
Benim takıldığım taşlara takıl yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gittiğim gibi, ancak o zaman beni yargılayabilirsin."
*
"Sen, hayal aleminde fazla mesai yapıyorsun."
Bazı sözler vardır ki bir diziden çıkar, ama zamanla toplumun ortak hafızasında yer edinir. 80’li yıllarda TRT’de yayınlanan Flamingo Yolu dizisindeki Titus Semple karakteri, kasabanın güçlü şerifiydi.
Gerçeklerden uzak hayallerin peşine düşenlere yönelik söylediği bu söz, hâlâ sosyal medyada veya günlük sohbetlerde karşımıza çıkar: “Hayal aleminde fazla mesai yapma, gerçek dünyaya dön!”
Bugün etrafımız hayal tüccarlarıyla! dolu. Kendisini “vizyoner” ya da “aydın” olarak tanımlayan ama gerçekte toplumun sağduyusunu manipüle eden birçok aktör, sahnede. Yüksek özgüvenle konuşur,dünyayı değiştireceklerini dahi iddia ederler; ama söylediklerinin altında çoğu zaman somut bir temel asla yoktur.
Uygulanması mümkün olmayan projeler gibi...Savunurken eleştirileri küçümserler, duygulara oynayıp kitleleri de etkilerler ama gerçek dünyada karşılığı olmayan o söylemler toplumu oyalamaktan başka bir şey değildir...Bir adım öteye geç(e)mezler...
Öyle ki, bu kişiler, halkın hassasiyetlerini istismarla güç kazanıyor. Çoğu kez vatanseverliği de romantize ederler, ancak bu bir hizmet değil sadece bir araçtır, onlar için...
Devlet, millet gibi kutsal değerleri ise sadece kendi iktidar alanlarını genişletmek için kullanırlar.
Gerçeklikten kopan bu tür hayallerin, toplumu zamanla yorduğunu, zaman ve enerjiyi tükettiği, insanların güven duygusunu aşındırdığı ve de toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdiğini bilmez ve anlamazlar...
Böylece, gerçekçi çözüm arayanlarla, bu tür hayal tüccarlarının dünyasında ise giderek açılan bir uçurum oluşur...
Ancak unutmayın ki, Türk milleti, tarih boyunca fedakârlıklarla yoğrulmuş bir ferasetin taşıyıcısı olmuş,Çanakkale’de, Sakarya’da...
Gerçek vatanseverlik sadece büyük laflarla değil, bir bedel ödenerek, alın teriyle ve cesaretle gösterilmiş, emekle, bilgiyle, dürüstlükle de ispatlanmıştır.
Bugün de aynı bilinçle, sahte süslü püslü söylemlerin değil; somut adımların peşinden gitmeliyiz, zira bir toplumu ayakta tutan, hayal kurma yetisi değil, o hayalleri gerçeğe dönüştürebilme iradesidir.
Bize düşen görevde, söze değil, işe bakmaktır;
Vaatleri sorgulamak, tarih bilinciyle hareket etmek, kutuplaşma tuzaklarına düşmemek ve bilgiyi en büyük savunma aracı olarak kullanmak gibi...
Yani, fikirleriyle toplumu birleştiren, eylemleriyle de geleceği inşa eden olmalıyız diyerek, samimi,kararlı ve cesaretle hareket etmeliyiz... İşte budur ve olmalıdır,ülkeye umut aşılamak...
Gelin geleceği ve gerçekleri biraz daha irdeleyelim, Gürcan Banger 'in (1) ifadesiyle;
“Geleceği tasarlamayı hayal ettiğimde ilk olarak geleceği sahiplenmek fikri takılıyor aklıma.” diyor.
Geleceği sahiplenmek, lafla değil, yürekte ve eylemdeki bir sorumluluktur, ki Platon’un bunu tamamlayan, “Gelecek, bugünden başlayarak hayal edenlerin ve inşa edenlerin elindedir.” sözünü hatırlatarak...
Ülkemiz , medeniyetlerin kesişim noktası olarak tarih boyunca uzlaşmanın, ortak paydanın ve barışın merkeziydi, şimdi bu fırsatı yeniden yakalayabiliriz, diyor ve bazı resmi bilgileri sunuyor;
TÜİK’in 2023 verilerinden çarpıcı bir sonuç, toplumun %60’ı farklı siyasi görüşteki insanlarla iletişim kuramıyor !...
RTÜK’ün 2022 raporu da, medyanın %70 oranında tarafgir bir dille kutuplaşmayı körüklediğini gösteriyor !...
Eğitim sistemimizde ise empati ve çatışma çözme becerileri yerine test odaklı bir döngüde sıkışmışlık, adalette güvenin zedeleniyor oluşu; işte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2023 verileri, Türkiye’nin ifade özgürlüğü ve adil yargılanma davalarında üst sıralarda olduğunu gösteriyor...
Evet, hatalarımız o kadar çok ki...
Kutuplaştık ve birbirimizi anlamadık, daha doğrusu anlamak istemez bir kalıba sokulduk...
O, zeki gençlerinizin umutlarını gölgede bıraktık hatta onları dinlemeyi de unuttuk...
Hayatın her anında, her alanında farklılıkları ise bir tehdit sayıp öyle gördük...
Hem adaleti zayıflattık hem de hayallerimizi küçülttük...
Ama...
Bu, son değil başlangıç olsun.
Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Büyük başarılar, ancak hatalardan ders alarak ve kararlılıkla çalışarak elde edilir.”
Bakınız , Martin Luther King Jr.’ın eşitlik hayali somut adımlarla harekete dönüşmeci mi?
Atatürk’ün bağımsızlık vizyonu, milletin azmiyle gerçeğe kavuşmadı mı?
Şimdi sıra bizde ve geleceği sahiplenmek için somut adımlar atmalıyız.
İşte bir yol haritası, belki de...
Birbirimizi dinleyelim, bu olmazsa olmazımızdır...Yıllardır,sosyal medyada bile her gün, birbirimize bağırmaktan öteye gidemediğimiz ortada değil mi?
Mesela, yerel diyalog grupları kurabiliriz,mahallelerde, köylerde, ilçelerde..
Orada , çevre, eğitim, ortak yaşam gibi meseleler tartışılsın. Bir kültürel etkinlikte, bir çevre projesinde komşular niye buluşamasın...Hatta, STK’lar ve belediyeler bu gruplara moderatörlük yapamaz mı?
Yine, yazılı ve görsel medyada, uzlaştırıcı bir dilin eğitimi neden başlamasın, gazeteciler, yazarlar,şairler kutuplaştırıcı değil, birleştirici hikayeler anlatsın.
Ortak paydamız sadece asgari müşterekler değil, bizi birleştiren hayallerimizdir, bunu esasen hepimiz biliyoruz.
Ancak dediğimiz noktalar da hep oluyor... Mesela “Türkiye Yüzyılı” vizyonu...Geniş kesimlerce tartışılmadı ve sahiplenilmedi.
TÜSİAD, 2022 raporuna göre halkın %65’inin yerel yönetim kararlarında bile söz sahibi ol(a)madığını düşünüyor.
Kültürel etkinlikler de, pandemi sonrası %40 azalma var, burada hata yaptık ve katılımı ihmal ettik değerlendirmesini kısmen kabul ederseniz diye düşünüyorum...
Artık ,“Türkiye 2050 Vizyonu” olmalı... Mesela çalıştaylar düzenlensin,Hükümet, STK’lar, vatandaşlar biraraya gelip fikirlerini söylesinler, ki çevreden eğitime, teknolojiden sanata ortak hedeflerimizi de belirlemiş olalım...
Bu arada,
Barışın sadece çatışmasızlık olmadığını, adaletin eşitlik ve güven sağladığı unutulmamalıdır.
Bizim geçmişle yüzleşme cesaretimiz de eksik gibi... mesela 1980’ler, 1990’lar, azınlıklara yönelik olaylar hâlâ tam konuşulamamış...
UNESCO’nun 2022 raporuna göre , barış eğitimi konusunda Avrupa’nın gerisindeyiz, ki yargı bağımsızlığını güçlendirmemiz,Hâkimler, Savcılar Kurulu’nu Avrupa Konseyi’nin önerdiği gibi şeffaflaştırmamız, hatta Güney Afrika’daki “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları”örneğini alarak, geçmişteki mağduriyetleri de dinleyecek bağımsız komisyonlar kurmamız, birer adım olabilir.
Yine, okullarımızda “Barış Kulüpleri” kurarak, çocuklarımızın da toplumsal sorunlara barışçıl çözümler üretebileceklerini düşünelim, neden olmasın ?
Demedi mi, görev vermedi mi, hepimize...
"Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diye...
Unutmayın,
Onlar, halen umutsuzlar, hayallerini ateşleyelim, zira geleceği sahiplenmek, gençleri güçlendirmekle mümkün.
Bakınız ,TÜİK’in 2023 verilerine göre gençlerin %55’inin karamsar olduğu %40’ının yurtdışına gitmek istediğini gösteriyorken...
Bu umudu yeşertmek gerekmiyor mu?
Bu hususta her ilde “Gelecek Akademileri” kurulabilir ve teknoloji, sanat, girişimcilik öğretilebilir...
Türkiye Uzay Programı ise gençlerle büyütülebilir, bir“Ay’a Sert İniş” projesi dahi yeni neslin hayallerini de ateşleyebilir diye düşünüyorum.
Kısaca özetleyerek son sözümüzü söyleyelim;
Türkiye’nin geleceği, bizim cesaretimizle, adaletimizle, birliğimizle şekillenecek, hatalarımızın olduğunu, kutuplaştırıldığımızı, adaleti zedelediğimizi böylece hayallerimizin de küçüldüğünü hem bilecek hem de kabulleneceğiz.
Ama, bu bir son değil , elbette...
Hızlı adımlarla yerelden başlayarak diyalog grupları kurarak, gençlerin hayallerine destek olabiliriz, orta vadede medyayı da demokrasiyi de güçlendirebiliriz.
Uzun vadede ise hem adalette hem de küresel liderlikte parlayabiliriz. Böylece barışın, uzlaşmanın, ortak hayallerin ülkesi olabiliriz...
“Hadi, bu destanı birlikte yazalım!”Hayal kuralım, ama hayal aleminde fazla mesai yapmadan,hayal tüccarlarının boş vaatlerine de kanmadan...
Şimdi;
Engelleri tespit edelim, kararlılıkla çalışalım ve hakikatle geleceği inşa edelim, bu milletin, hayalleri gerçeğe dönüştürmeyi her zaman bildiğini de bir kenara not ederek;
Kurtuluşun ve Kuruluşun , nice asırların lideri Atatürk 'ün,
"Hayal ettim, hayalimin önündeki manileri tespit ettim.O Manileri kaldırdığımda, hayalim kendiliğinden gerçekleşti." sözünden hareketle, O Kızılderili'nin ayakkabısını giyelim.
Unutmadan,
Cehaletin gelirken bedava gelir ama giderken her şeyi götürür.
Eğer;
Yanlışı alkışlıyorsan fikrin,
Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın ve
Yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yok demektir...(Anonim)
Ne dersiniz ?
--
(1)Gürcan Banger
https://www.istikbalgazetesi.com/makale/gelecek-tasariminin