Kübra Karabulut
Hatay’ın yeniden inşa sürecinde kentin çok kültürlü yapısının korunabilmesi ve kent yeniden ayağa kaldırılırken bilimsel verilerin ışığında yürünebilmesine destek olmak için kurulan Kadim Antakya Dostları Platformu’ndan (KADOP) Yağmur Telli Yücel Hatay’daki kültür varlıklarının durumunu ve bölgedeki izlenimlerini aktardı.
Merkez üssü Kahramanmaraş olan iki depremin yıkıcı etkilerinin en çok hissedildiği Hatay’da kentin yeniden inşa süreci için, Hatay gibi kadim bir kentin bilimsel verilerin baz alınarak ayağa kaldırılması için Kadim Antakya Dostları Platformu (KADOP) kuruldu. KADOP’un tamamen gönüllülerden oluşan bileşenlerinden fotoğrafçı ve sinemacı olan Yağmur Telli Yücel, 15 gündür kentte aktif olarak envanter toplama çalışmalarını yürütüyor. Bir sosyal medya çağrısı üzerine KADOP’ta gönüllü olarak bu görevi üstlenen Yücel, Habibi Neccar Camii, The Liwan Hotel (Cemile Hanım Konağı), Sarımiye Camii, Musevi Havrası, Affan Kahvesi, Valilik Binası, Ortodoks Klisesi, Antik Beyazıt Hotel, Protestan Klisesi, Ata Koleji, Saray Caddesi, Eski Arkeoloji Müzesi, Meclis Binası, St. Pierre Klisesi, St. Simon Manastırı, Sarı Selim Camii, Koz Kalesi, Liwan Butik Hotel, Shohut Hotel, Savon, St. Georgos Kilisesi olmak üzere 20 tarihi yapının envanterinin çıkarıldığı bilgisini paylaştı.
'ANTAKYA YALNIZ DEĞİL; KADİM DOSTLARI, SEVENLERİ VAR'
Şehir merkezindeki yapıların büyük çoğunluğunun orta ve ileri derecede hasar görmüş olduğuna dikkat çeken Yücel, kültür varlıklarına ilişkin gözlemlerini şu sözlerle anlattı:
Ortodoks Kilisesi yıkıntılar altında kalmış. Protestan Kilisesi de daha az belki ama o da çok hasar görmüş maalesef. İçini göremesek de dışından belgeleyebildiğimiz yerler çokluktaydı Habibi Neccar Camii gibi. Kırsalda, dağ yamaçlarındaki yapılar nispeten zarar görmüşler. Göremediğimiz, çekime yasaklı yerler de oldu ya da izin alamadığımız. Yağma olaylarının yaşandığı sokaklar da dahil kolluk kuvvetlerine açıklamalar yaparak güvenlik açısından riskli yerlerde bir yıkımı görmek ve bunun çekimini yapmak hem fiziksel hem ruhsal açıdan yoğun ve zorluydu. Yine de bu zora yeğ gelen şey dayanışmanın yaşatıcı gücü oldu. Antakya tarih boyu yedi kere yıkılıp yedi kere kendi enkazından yeniden inşa olmuş. Yine olacak, yeniden inşa sürecinde depremin ilk günlerindeki gibi kendi haline terk edilmeyeceğini umarak. Antakya yalnız değil, şu karanlık tabloya rağmen kadim dostları, dostlukları, sevenleri var çünkü.
Yücel, Hatay’da sadece çekim yapmıyor aynı zamanda da bölgede aktif olarak erzak dağıtımına da destek veriyor. Gönüllü olarak yürüttüğü işler vasıtasıyla şehrin doğasına, insanına, depremlere, depremzedelere ve onların tanıklıklarına ortak olduğunu vurgulayan Yücel, kente ulaştığı günden itibaren yaşananları şu sözlerle ifade etti:
Öldüren -çoklukla- deprem değildi. Çok sayıda insan hayvan bitki tüm ekosistem bedelini liyakatsiz bir sistemin yıkıntıları altında kalarak acı bir şekilde ödedi. Biz yaşayanlar buna şahit olduk. Ölüm yaşayanlar için var çünkü. Bunun ağırlığında, kendi enkazında kalan, yediğinden, nefes aldığından, üşüdüğünden utananlar oldu... Krizleri fırsatlara çevirmek için köşe başlarını tutmuş envai türden kurum ve kişileri de gördük. Gördüklerimizin yeni olmayışına rağmen bu kadar büyük bir yıkım karşısındaki liyakatsizliğe, iş bilmezliğe şaşırmaktan, itiraz ve isyan etmekten vazgeçmedik. İzleyici kalma pozisyonundan, fiziksel olarak afet bölgesinde bulunamamaktan hicap duyduk. Antakya'nın nasıl terk edildiğini, giden yardım tırlarının önünün nasıl kesildiğini vs. hepsini gördük, okuduk ve paylaştık. Bir şeyler yapmak isteyip ne yapacağımızı bilemediğimiz de oldu. Ama ben depremin ilk günlerinden beri 'görünmeyen kahramanlar' tarafından halihazırda bir sürü işin yapılmış olduğuna şahit oldum ve uzunca bir süre daha yapılacak bir sürü işin olacağına da. Kaosun içinde atılan dayanışma tohumlarının olağanüstü hâl içinde hızlıca yeşermiş olduğuna sahada şahit oldum. Depremden çıkan insanları ve hayvanları gördüm.
HATAY'I RANT SEVDASI YIKTI
Yaşananların liyakatsizlik sonucunda ortaya çıktığına atıf yapan ve bilimden uzaklaşmanın yıkıcı etkilerine yakından şahit olan Yücel, bu konuda şu ifadeleri kullandı:
Konu uzun, hazin ve çetrefilli. En başta Türkiye'nin en verimli alüvyonlu tarım arazisi Amik Ovasında bu derece niteliksiz, bilimden ve ilimden yoksun rantçı bir algı ile kurulmuş şehrin ve algısının çökmeye muktedir olduğunu görüyor ve düşünüyorum. Tablo karanlık. Alttan üste sağdan sola ilgili herkesin her kurumun bu yıkımda taşı var. Umutsuzluğun sularında yüzüyor buna rağmen bu suyun lüks olduğuna ikna olup 'Ne yapılabilir?' kısmında kendi katabileceğim ölçüde bir işin ucundan tutmaya çabalıyorum. Niceleri gibi.
Yücel, depremin 13. gününden itibaren afet bölgesinde çekim yaptığını söyledi. Kültürel mirasın görsel envanterini çıkarmak üzere yola çıktığını belirten Yücel, çalışmalarının Hatay’ın ekolojik mirasına da sahip çıkmaya uzandığını şu sözlerle aktardı:
KADOP Antakya'nın yeniden inşa sürecinde farkındalık yaratmayı ve uzun vadede çözüm önerileri geliştirmeyi amaçlıyor. Bu minvalden yola çıkarak platform içindeki dayanışmanın sonucu ile üç kişilik mobil bir ekiple sahada ses, fotoğraf ve video kayıtları alıyoruz. Kültür tarihinin yanı sıra Antakya'nın ekolojik mirasına da sahip çıkarak kamerayı daha geniş bir perspektife çevirmeye meylederek çekimlere devam etmekteyiz.