O, Osmanlı Devleti’nin son halifesidir. 3 Mart 1924 yılına kadar resmen İslam dininin en büyük temsilcisi sayılmıştır.
Osmanlı ailesinden gelen Abdülmecid Efendi’den söz ediyorum…
Şimdi; türbanı dinin en büyük işareti ve şartı gibi gösteren AKP kurmaylarına… Zavallı Müslümanları kandırarak haklarını yiyen vicdansız tarikat şeyhlerine… Diyanet İşleri’ni işgal eden ve kendilerine “Din İşleri Yüksek Kurulu” adını veren kurulun çok bilmiş üyelerine soruyorum:
İslam dünyasının en büyük temsilcisi olan ve halife makamında bulunan Abdülmecid Efendi dinsiz miydi?
Efendiler, bugün olsa siz Müslümanların halifesine bile dinsiz der; Osmanlı ailesinin hanımlarına dinsiz gözüyle bakarsınız.
Çünkü Abdülmecid Efendi, İslam dininin reddettiği bir işle uğraşıyordu; resim yapıyordu, resim… Hem de öyle resimler ki çıplak kadınlar…
Daha da kötüsü vardı: Abdülmecid Efendi Frenkler gibi giyiniyordu: Kravat takınıyor, ceket-pantolon giyiyordu.
Bu da bir şey mi? Daha kötüsüne hazır olun: İslam halifesinin ailesindeki hanımlar Avrupalı kadınlar gibi giyiniyordu. Bu da yetmiyordu… Düşünebiliyor musunuz ki o hanımefendiler başlarını açıyorlardı. Kızı Dürrüşehvar Sultan gibi karısının başı da açıktı.
Yani sultan hanımlar dindar gözükmek için bugünün AKP’li siyasal dinci kadınları gibi türban takmıyorlardı.
Dünyadan habersiz bizim yobaz Müslümanlar ile onların etini de sütünü de yiyen dinci politikacılar bana yalan yazıyorsun diyebilirler. O nedenle Halife Abdülmecid Efendi’nin 1922 yılında halife olduğu dönemde çekilmiş iki aile fotoğrafını yayımlıyorum. Ve türbanı kadının özgürleşme şartı ve dinin emri gibi gösteren AKP yöneticilerine yeniden soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti daha kurulmadan… Osmanlı Devleti ayakta iken… Kimse onlara baskı yapmadığı halde Osmanlı hanım sultanları niçin Frenk kadınları gibi giyindiler; niçin çarşafa girmek var iken başlarını bile açtılar?
Bunlar dinsiz miydiler?
Bunlar “yerli ve milli” değil miydiler?
Kendisi Frenkler gibi giyinen, şarap içen, resim yapan Halife Abdülmecid Efendi İslam’dan çıkmış mıydı?
Başörtüsü Allah’ın emri ise Osmanlı padişahları ve Müslümanların halifesi Allah’ın emrine karşı mı gelmiş oldular?
Osmanlı sarayı, dinsizler sarayı mıydı?
***
Uzatmayalım: Aklı başında hiç kimse ne Abdülmecid Efendi’nin ne de cumhuriyet daha kurulmadan başını açan Osmanlı hanım sultanlarının dininden-imanından kuşku duyabilir.
Ama gidin onlardan 100 sene sonra öyle giyinen kadınlar hakkında ne düşündüğünü Diyanet’in mollalarına sorun. Size, en azından “Türban İslam’ın şartıdır. Başını açan kadın günaha girmiş olur!” diyecektir. Ve televizyonlarda ağızları köpüre köpüre dinden söz eden sözde hocalar ile tarikat şeyhleri başı açık kadını Müslüman olmamakla suçlayacaktır.
AKP’li Süleyman Demirci daha ileri gidecek, “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” diyecektir.
Şimdi böyle ahlaksızlara soralım: Başlarını açan hatta dekolte giyinen Osmanlı hanım sultanları da mı perdesiz eve benziyorlardı; onlar da mı satılık veya kiralıktılar?
UYANIN EY KADINLAR
Türkiye, 2003’ten sonra müthiş bir türban dayatmasıyla karşı karşıya bırakıldı. Bu konuda bir tür psikolojik ve siyasal terör estirildi. Muhalefet partileri, “Aman bunlara koz vermeyelim!” korkusuyla AKP’nin dümen suyuna girerek türbancılık oynadılar.
Tekrar ediyorum: Eğer türban dinin emri olsaydı, dinin en büyük temsilcisi Osmanlı halifesi, ailesindeki kadınların başını kapattırırdı.
Türban, Kuran’da yoktur. Türban hadislerde yoktur. Türban Sünni İslam’ın geleneklerinde bile yoktur. Türban, kadın işi değil erkeklerin icadıdır. 1960’larda İngiliz-Amerikan emperyalizminin tasarladığı bir uyuşturma aracı olarak piyasaya sürülmüştür.
Türbanın yaygınlaşmasıyla kadınların özgürlükleri kısıtlanmış; onlar giderek erkeğin cariyesine çevrilmişlerdir. Kadınların itirazını önlemek için bunun Allah’ın emri olduğu yalanını söylemişlerdir.
Türbanın yaygınlaşmasına koşut olarak İslam dünyası hızla gerilemiş, akıldan uzaklaşarak emperyalist Batı’nın sömürgesi olmuştur.
Bu batıl görüşe inanan kimi kadınlar türban bayraktarlığına kalkışmışlardır. Bunlar, türban takmayı kadın haklarının temel şartı gibi göstererek konuyu daha da yaymışlar ve alan kazanmışlardır.
Sözünü ettiğimiz türbanın İslam coğrafyasında eskiden beri kullanılan baş örtüsü ile hiçbir ilgisi yoktur.
Altına fes geçirilen türban, bidattır, bidat…
Türban bugün dinin şartı değil, AKP’nin oy toplama aletidir.
Kadınlarımız, AKP’nin kadın milletvekili Özlem Zengin gibi siyasal dinci tiplerin propagandasını yaptığı kadın tipinin Müslüman kadın olmadığını iyi bilmelidirler.
Kadınlığı ve dini türbanla sınırlayan bu bela başımızdan atılmadan rahat yüzü görmemiz mümkün olmayacaktır.