Gölge oyunu: PKK’nın perdesinde kim cambazlık yapıyor?

“Gerçekleri söylemekten korkmayınız. Çünkü gerçekler, korkakların değil; cesurların işidir.” — Mustafa Kemal Atatürk

Bugün bir farklılık olsun, güne ve gündeme dair olan mesele küresel nitelikli diyerek, Almanca ve İngilizce bir  özeti de ekledim. Belki okumak isteyenler olabilir.

Kimbilir?

PKK’nın 12 Mayıs 2025’te kendini feshetme açıklaması, Türkiye için bir dönüm noktası gibi görünse de, perde arkasında emperyalist güçlerin “böl-parçala-yönet” stratejisi ve feodal yapıların gölgesi yatıyor. Türk-Kürt kardeşliğini hedef alan bu oyun, Sevr’in hayallerini günümüze taşıyor. Sorun, yalnızca bir “Kürt meselesi” değil, Türk milletinin birliğini, kalkınmasını ve bekasını ilgilendiren yapısal bir mücadele. Çözüm; doğuda feodal yapıların çözülmesi, kalkınma hamlesi, tarikatların denetimi ve diplomatik dirençle mümkün. “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe mücadele etmeliyiz.” — Mustafa Kemal Atatürk
*
Almanca/Zusammenfassung:
Die Erklärung der PKK vom 12. Mai 2025, sich selbst aufzulösen, erscheint wie ein Wendepunkt für die Türkei, doch im Hintergrund lauern die „Teile-und-Herrsche“-Strategie imperialistischer Mächte und der Schatten feudaler Strukturen. Dieses Spiel, das die türkisch-kurdische Brüderlichkeit angreift, trägt die Träume von Sèvres in die Gegenwart. Das Problem ist nicht nur eine „kurdische Frage“, sondern ein struktureller Kampf, der die Einheit, den Fortschritt und das Überleben der türkischen Nation betrifft. Die Lösung liegt in der Auflösung feudaler Strukturen im Osten, einer Entwicklungsinitiative, der Kontrolle von Sekten und diplomatischem Widerstand. „Wir müssen als Nation gegen den Imperialismus, der uns zerstören will, und gegen den Kapitalismus, der uns verschlingen will, kämpfen.“ — Mustafa Kemal Atatürk
*
İngilizce/Summary
The PKK’s announcement on May 12, 2025, to dissolve itself appears as a turning point for Turkey, but behind the scenes lie the “divide-and-rule” strategy of imperialist powers and the shadow of feudal structures. This game, targeting Turkish-Kurdish brotherhood, carries the dreams of Sèvres into the present. The issue is not merely a “Kurdish problem” but a structural struggle concerning the unity, progress, and survival of the Turkish nation. The solution lies in dismantling feudal structures in the east, launching development initiatives, controlling religious sects, and maintaining diplomatic resilience. “As a nation, we must fight against the imperialism that seeks to destroy us and the capitalism that seeks to devour us.” — Mustafa Kemal Atatürk
*
Tarih: 12 Mayıs 2025...

PKK, kendini feshettiğini duyurdu.Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı, 1 Mart’ta ateşkes ilanı ve 5-7 Mayıs’taki 12. Kongre’de alınan “tarihi kararlar” ile somutlaştı.

Sevr Anlaşması’nın (1920) parçalama gölgesi, Lozan Anlaşması’nın (1923) kazanımlarına rağmen zihinlerde canlı.

Şöyle ki:Sevr Anlaşması (1920), Osmanlı’yı parçalamayı hedeflerken, Kürt devleti vaadi, Türk milletinin “bölünme” korkusunu tarihsel bir travmaya dönüştürdü. Lozan Anlaşması (1923), bu planı bozarak Türkiye’nin birliğini güvence altına aldı. Ancak, PKK’nın varlığı ve bölgesel uzantıları (Suriye’de YPG, Irak’ta Kandil, İran’da PJAK), bu korkuyu canlı tuttu. X’te bir kullanıcı, “Bu bir Kürt meselesi değil, Türk milletinin beka meselesi” diyerek, sorunun ulusal bir mesele olduğunu vurguladı.

Türkler ve Kürtler, bin yıllık ortak bir tarihe, kültüre ve inanca sahip. Bu kardeşlik, emperyalist güçlerin “böl-parçala” stratejisine karşı en büyük kalkan. Ancak, PKK’nın terörü ve dış güçlerin manipülasyonları, bu birliği zedeledi. X’te bir başka kullanıcı, “Kürt-Türk kardeştir, emperyalizm kalleştir” diyerek bu birliği savundu. Yani, emperyalist güçlerin bu “böl-parçala-yönet” stratejisi, yapısal zafiyetleri manipüle ederek Türkiye’yi zayıf tutmaya çalışıyor.

Bu arada, bölgede kalkınmanın önündeki engelleri göz ardı edemeyiz.Türkiye’nin doğusundaki feodal yapılar, aşiretler, ağalar, şıhlar, tarikatlar, sorunun en kritik iç dinamiklerinden biri. Bu yapılar, bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasını engelliyor, PKK gibi örgütlerin “eşitsizlik” söylemini besliyor ve Türk milletinin birliğini tehdit ediyor. Bugün de aşiretler hâlâ siyasi ve ekonomik güç sahibidir.Hatta aşiretlerin bu otoritesinin sosyal sonuçları da var; mesela eğitimi baltalıyor, kız çocuklarının okula gönderilmemesi, erken evlilikler gibi. Feodal gelenekler, bölgenin modernleşmesini zorlaştırıyor.

Unutmayın, aşiretlerin ve tarikatların kaotik yapısı, PKK’nın propaganda zeminini besliyor. Bazı aşiretler PKK’ya destek verirken, bazıları ise devletin yanında.Tarikatlar da benzer bir ikilemde; bazıları PKK’ya karşı mücadele ederken, diğerleri sessiz kalarak feodal düzenin bir parçası oluyor. Bu kaos, bölgenin istikrarını bozuyor ve PKK’nın “eşitsizlik” söylemini güçlendiriyor.

Aşiretler, ağalar, şıhlar ve tarikatlar, Türkiye’nin doğusundaki kalkınmanın önündeki en büyük engellerden. Bu feodal yapılar, ekonomik eşitsizliği derinleştiriyor, PKK gibi örgütlerin propaganda zeminini güçlendiriyor.

Netice itibarıyla, tüm meselelerin çözümünde bu yapının çözülmesi kilit bir adım olmalıdır.

Sorun Kimin Sorunu?

Bu, birlik ve beka meselesi midir?

Türkiye’de “Kürt meselesi” olarak adlandırılan sorun, sadece Kürt kökenli vatandaşlarla sınırlı değil; bu, Türk milletinin birliğini, istikrarını ve geleceğini ilgilendiren bir “Türk meselesi”. PKK’nın 40 yıllık silahlı mücadelesi, 40 binden fazla can aldı, ekonomik kalkınmayı sekteye uğrattı ve toplumsal güveni zedeledi. Ancak, meselenin özü, etnik bir çatışmadan çok, yapısal ve dışsal dinamiklerin bir bileşimi değil midir?

Başlayalım:

PKK’nın “Silah Bırakma” Açıklaması: Görünenin Ötesi ve Perde Arkası

Son günlerde PKK’dan gelen “silah bırakma” açıklamaları medyada geniş yer buldu. Kimi bunu barışa dair bir umut olarak okudu, kimisi ise bunun yeni bir taktik manevra olduğunun farkında. Oysa asıl soru şudur: Bu açıklama neden şimdi yapıldı ve neye hizmet ediyor?

Görünürdeki Mesaj: Barış Mı, Algı Operasyonu Mu?

Açıklama, uluslararası topluma “ılımlı” bir mesaj vermek üzere kurgulanmışa benziyor. Bu tür beyanlar daha önce de yapıldı. Ancak her defasında, ardından gelen süreçte ya saldırılar arttı ya da farklı bir cephede pozisyon alındı. Dolayısıyla bu tarz söylemler, örgütün stratejik pozisyonlanmasına dair “ara dönem taktikleri” olarak okunmalı.

Emperyal Güçlerin Yeni Senaryosu...

Ortadoğu’daki kartlar yeniden karılıyor. ABD, Suriye’deki Kürt kartını açıkça masaya sürdü. PKK/YPG çizgisinde yer alan yapılar, bu büyük oyunun taşeronları hâline getirildi. PKK’nın “barışçıl” mesajları, emperyal odaklara “kontrol edilebilir bir yapı” görüntüsü verme çabasıdır. Bu da onların siyasi meşruiyet kazanma hedefinin bir parçasıdır.

Türkiye’nin Jeopolitik Konumu: Baskı ve Kuşatma Altında

Bir yanda Kafkaslar, diğer yanda Doğu Akdeniz, yanı başında Suriye ve Irak… Türkiye, tarihinin belki de en karmaşık jeopolitik kuşatmalarından birini yaşıyor. İçeride ekonomik darboğaz, sosyal adaletsizlik, yönetim zaafı; dışarıda ise yalnızlaştırılmış bir diplomasi… 

Bu ortam, ülkeyi yıpratırken, bazı güçlerin PKK’yı “barış aktörü” gibi lanse etmesine de zemin hazırlıyor.

İçeride Güçsüzlük: Ekonomi, Siyaset ve Toplum

Ekonomik kriz derinleşmiş durumda. Enflasyon, işsizlik, gençlerin umutsuzluğu tavan yapmış. Toplumun refahı değil, hayatta kalması konuşuluyor. İktidar cephesi güven sarsıntısı yaşarken, muhalefet ise tarihî sorumluluğunun çok gerisinde, vizyonsuzluk ve iç çekişmelerle malul. Bu zaaf ortamında, PKK gibi yapılar hem uluslararası meşruiyet arıyor hem de içeride kafa karışıklığı yaratıyor.

Yüz Yıllık Hayalin Bugünkü Yansıması mı?

PKK’nın “silah bırakma” açıklaması, sadece bugüne ait bir gelişme değildir. Bu, 1920’lerden bu yana Batı’nın bölgeye dair hayalinin güncel bir versiyonudur. Sevr’de yarım kalan planların farklı aktörlerle, farklı yöntemlerle sürdürüldüğünü görmek gerekir. Irak ve Suriye’de fiilen oluşmuş yapılar, “dört parçalı Kürdistan” hayalinin adım adım hayata geçirilmesi anlamına gelir.

Biçare 85 Milyon ve Sessizlik

Toplumun büyük bir kısmı ya bu gelişmeleri kanıksamış durumda ya da günlük hayatta ayakta kalmaya çalıştığı için olayların farkında değil. Medya büyük ölçüde tek sesli, entelektüel camia ise suskun. Oysa bugün yaşananlar, yalnızca bir güvenlik sorunu değil; bir varlık ve gelecek meselesidir.

Sonuç: Türk Milletinin Geleceği

PKK’nın 12 Mayıs 2025’te kendini feshetmesi, Türkiye için bir milat. Ancak, bu, Türk meselesinin sadece bir parçası. Sorun, Kürt meselesinden çok, Türk milletinin birliğini, kalkınmasını ve bekasını ilgilendiren yapısal ve dışsal bir mücadele.

Aşiretler, ağalar, şıhlar ve tarikatlar, doğudaki feodal yapının gölgesi olarak kalkınmayı baltalıyor, PKK gibi örgütlerin propaganda zeminini güçlendiriyor. Emperyalist güçler, Sevr’in hayaliyle, bu zafiyetleri manipüle ederek “böl-parçala-yönet” stratejisini sürdürüyor. YPG’nin varlığı, Kandil’deki üsler ve büyük güçlerin “zoraki sabır” oyunu, bu tehdidin hâlâ canlı olduğunu gösteriyor.

Ancak, Türkiye, Lozan’ın kazanımlarına sahip güçlü bir devlet. Türk-Kürt kardeşliği, bu oyunu bozabilecek en büyük güç.

Çözüm, feodal yapıların çözülmesi, doğuda kalkınma hamlesi, tarikatların denetimi ve kültürel hakların dengeli bir şekilde tanınmasıyla mümkün.

Dışarıda ise, diplomatik baskı, bölgesel iş birliği ve alternatif güçlerle dengeli ilişkiler, emperyalist manipülasyonları etkisiz kılabilir.

Mesele, sadece bir bölgenin değil, tüm milletin meselesi. Bu mücadele, Türk milletinin birliği, kalkınması ve geleceği için kazanılmalı...

“Uyuyan bir milleti uyandırmak, patlayan bir volkandan daha zordur.”
— Mehmet Akif Ersoy

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }