Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi'ne halkın iktidarı olma şansı bir kez daha göründü. Ancak yerel yönetimlerde halkın belediyesi olma konusundaki başarısızlığın bir türlü önünün alınamaması nedeniyle başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere partiye gönül vermiş milyonlarca seçmenin önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde büyük bir hayal kırıklığına uğraması kaçınılmaz gözüküyor.
Yazının başlangıç satırlarını okuyan birçok CHP’li dostlarımızın yüzlerinin asıldığını görür gibi oluyorum. Hatta bazılarınızın, tam da iktidar konusunda tünelin ucu göründüğü şu sıralarda sırası mı dediğini de duyar gibiyim.
Maalesef kızsanız da, gönül koysanız da doğru bildiklerimi ve gördüklerimi, doğruyu bulana kadar bu sayfalarda yazmaya ve dostça uyarmaya devam edeceğim.
Çünkü ülkenin yeniden CHP’ye ihtiyacı var…
Çünkü ülkenin geleceği olan gençlerin CHP’ye ihtiyacı var.
Çünkü ülkenin bilim insanlarının, aydınlarının, iş insanlarının, kadınlarının, çocuklarının, çiftçisinin ve Türkiye’de yaşayan herkesin CHP’nin halkçı iktidarına ihtiyacı var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'halkın iktidarını kuracağız' sloganıyla vermiş olduğu mücadeleye gölge düşüren beceriksiz ve bulundukları makamı servet edinme aracı olarak gören belediye başkanlarını ve yöneticileri partiden hızla uzaklaştırmadığı müddetçe CHP’nin yıllar sonra yakalamış olduğu iktidar şansı uçup gidecek.
Hepimizin söylediği ve bildiği bir gerçek var: İktidarın yolu yerel yönetimlerdeki başarıdan geçer. Yerel yönetimler, siyasi partiler için bir nevi bir sınav yeridir.
Biraz yakın tarihimize doğru gidelim... Anavatan Partisi (ANAP) iktidarının yerel yönetimlerdeki başarısızlığı ve talan siyasetinin ardından halkın umudu haline gelen Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP), 26 Mart 1989’da yapılan yerel seçimlerde ülke genelinde birinci parti olarak çıkmıştı.
Ancak Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin halkçı belediyecilik konusunda başarısız olması, ANAP’ı aratmayacak şekilde rüşvet ve yolsuzluğa bulaşması, halkta yaşanan büyük hayal kırıklığı sonucu işçi sınıfının yoğun olduğu sanayi kentlerinde yükselen tepkilerin ardından 27 Mart 1994’te yapılan yerel seçimleri büyük bir sürpriz yaparak Refah Partisi kazandı.
Siyasal İslamcılar, başarılı bir yerel yönetim anlayışıyla sosyal demokratların yapması gereken halkçı belediyecilik konusunda halkın takdirini toplayarak, halkta güven oluşturup işçi yığınlarının olduğu solun kalelerini bir bir düşürerek gelecekteki iktidarlarının temel taşlarını sağlam bir şekilde döşeyerek bu günlere kadar geldiler.
Tekrar konumuza gelecek olursak; AKP’nin 20 yıllık iktidarında geçmişteki siyasi partilerin talan ve yolsuzluk hastalığına yakalanması ve insanların yaşam biçimlerine kadar müdahale etmesi, laik cumhuriyetin temel taşlarını yerinden oynatmasına karşı halkın geniş kitleler halinde tepki vermesi AKP iktidarını her ne kadar geriletse de bazı CHP’li Belediyelerinin, Kuşadası, Menderes, Bilecik, Avcılar, Bakırköy, Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Ataşehir Belediyeleri örneğinde olduğu gibi disiplinsiz ve başına buyruk hareket ederek bulundukları makamları kendilerine servet edinme aracı görmeleri halkın tepkisini çekmekte.
Üstte örneğini verdiğim birçok belediyelerdeki bu yozlaşmanın devam etmesi halinde geniş seçmen kitlelerin sandığa gitmeyeceği yapılan bağımsız anketlere yansımakta.
Muhalefetin seçmeni sandığa taşıyamaması durumundaysa gerileyen AKP iktidarına yeniden iktidar yolunun açılması kaçınılmaz.