21/22 Haziran 1919… Amasya Genelgesi’nin yazılıp imza edildiği tarih. Bu genelge alelade bir zamanda mı yazılmıştır? Süreç nedir ve neler göze alınmıştır?
Nasıl 19 Mayıs 1919 Türk milletinin yeniden doğuşuysa, Amasya’da direnişin ilk merkezidir. Kuruluş, kurtuluş tarihimizdeki önemi büyüktür.
Atatürk Samsun’a çıktıktan birkaç gün sonra Havza’ya geçmiştir. Samsun’daki tutumu ve Havza’da yaptığı çalışmalar, işgal devletlerinin ve sarayın istediği şekilde olmadığı için 8 Haziran günü Harbiye Nazırlığı’ndan kendisini İstanbul’a geri çağıran telgrafı almıştır. Bununla birlikte Anadolu yolculuğunu önlemek amacıyla bir İngiliz müfrezesinin gönderileceği istihbaratı da kendisine ulaştırılınca, vakit kaybetmeden 12 Haziran günü sabaha karşı Amasya’ya doğru hareket etmiştir. Atatürk’ün memleketlerine geleceğini duyan Amasyalılar Gezirlik’te toplanmış, heyecan içinde gelmesini bekliyorlardı. Halk onu “Anafartalar Kahramanı” olarak tanıyordu. Otomobil göründüğü an halkı büyük bir coşku sarmış ve altın saçlı kurtarıcılarını büyük bir sevgiyle karşılamışlardı. Atatürk otomobilinden indiğindeyse halk kendisini çılgınca alkışlıyor, ona olan minnetlerini sunuyordu. Atatürk halkı selamladıktan sonra orada bulunan vaiz Abdurrahman Kamil Efendi’nin öpmek için uzanmış, lakin yaşlı vaiz “Estağfurullah paşa oğlum…” diyerek ona sarılmıştır. Oradan ayrılıp kalacakları yere giden Atatürk, “Dinlenmek için zaman yok” diyerek hemen çalışmaya koyulmuştur. Zira akşam hükümet konağından halka hitap edecektir. Ramazan ayı olduğu için konuşmasını iftardan sonra yapacaktır. Halk hükümet konağının etrafını hınca hınç doldurmuş, Atatürk’ü bekliyordu. Bir süre sonra halkın karşısına çıkan Atatürk, Amasyalılara şöyle sesleniyordu:
“Aziz Amasyalılar!
Padişah ve hükümet, itilaf devletlerinin elinde esir durumdadır. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü duruma çare bulmak için sizlerle çalışmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızın kurtuluşu için gayret sarf etmeliyiz.
(…)
Amasyalılar!
Düşmanların herhangi bir saldırısına karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek vatanı en son kayasına kadar savunacağız. (…) Amasyalılar buna hep beraber yemin edelim…”
Orada bulunan herkes ellerini havaya kaldırarak “Yemin ederiz paşam!” diye bağırdılar. Atatürk sözlerini, “İttihatçılık, itilafçılık bitmiştir. El ele vereceğiz ve vatanımızı kurtaracağız.” diyerek sonlandırdı.
Atatürk’ü dinleyenler arasında yaşlı vaiz Abdurrahman Kamil Efendi de vardı ve Atatürk’ten çok etkilenmişti. Konuşması bittikten sonra Abdurrahman Kamil Efendi’nin yanına gelen Atatürk, yarınki cuma hutbesinde düşmana karşı direnişten söz etmesini istedi. Yaşlı vaiz onun bu isteğini seve seve kabul etti.
13 Haziran Cuma günü Beyazıt Camii’nde kılınan namazda Abdurrahman Kamil Efendi:
“Muhterem evlatlarım!
Osmanlı devlet ve hükümetinin artık himmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür; artık bu hükümetten iyilik ummak abestir. (…)
Yegane kurtuluş çaresi, halkın doğrudan doğruya egemenliği eline alması ve iradesini kullanmasıdır. Hep beraber Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında toplanarak vatanı kurtaracağız. Allah gazamızı mübarek eylesin.” Abdurrahman Kamil Efendi’yi dinleyen Atatürk çok memnundu.
Amasya’da kurtuluş umutları filizlenirken İzmir’i işgal eden Yunan askerleri, Müslüman halka zulmetmekten geri kalmıyor; dükkanları yağmalıyor, genç kızlara tecavüz ediyordu. İstanbul hükümeti ve kukla padişah Vahdettin ise kurtuluşu İngilizlerden umuyor, ne denirse onu yapıyordu. Aynı şekilde doğuda da Ermeni sorunu vardı. Bununla birlikte iç isyanların da ardı arkası kesilmiyordu. Tüm bunlara rağmen attığı adımdan geri dönmeyen, kurtuluştan vazgeçmeyen bir kişi vardı: ATATÜRK.
Atatürk, Amasya’da 5. Kafkas Tümeni’nin karargahı olan Saraydüzü Kışlası’nda kalıyordu. Buradaki bir odayı da telgrafhane olarak hazırlatmış, asker-sivil birçok kişiyle bu şekilde haberleşmişti. Çalışmalarını sürdürürken 19 Haziran günü Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay kendisine katıldı. Onlardan bir gün sonra da Refet Bele geldi. Amasya Genelgesi’ni hazırlamak için günlerce kafa kafaya verip çalıştılar. Toplantıları ara vermeden saatlerce sürüyordu. Ayrıca Konya’da bulunan 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa ve Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile de telgrafla iletişim kuruluyordu. Uzun çalışmalar sonucu tüm paşaların onayı ile ortak bir karara varıldıktan sonra Atatürk, Amasya Genelgesi’ne son şeklini verdi. 21 Haziran akşamı yaveri Cevat Abbas Gürer’e genelgeyi yazdırdı.
Amasya Tamimi olarak tanınacak olan bildirinin içeriği özetle şöyledir:
“Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Merkezi hükümetimiz, itilaf devletlerinin tesir ve denetimi altında üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş göstermektedir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin haklarını korumak için bağımsız bir milli heyet gereklidir. Bunun için Sivas’ta milli bir kongre toplanacaktır…” (Sivas’ta toplanacak kongreden önce, tarihi 10 Temmuz olarak belirlenmiş olan Erzurum Kongresi yapılacaktır.)
Amasya genelgesi aslında bir devrim bildirgesidir. Kurtuluşun saray ve padişah ile olmayacağının, manda ve himayenin değil tam bağımsızlığın hedeflendiğinin, başarının halk mücadelesi ile olacağının ilk kez haykırarak söylenmesidir. Kısacası emperyalizme karşı tam bağımsızlık, padişaha-tek adama karşı halk egemenliğidir. Amasya Genelgesi ile birlikte Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi, amacı ve yöntemi belirlenmiş oldu. İstanbul hükümeti yok sayılarak, Türk milleti saraya ve işgalci güçlere karşı mücadeleye çağrıldı. Avrupalı devletlerin sömürgesi altındaki mazlum uluslar için de bir örnek teşkil etmiştir.
Sonuç… Tüm engellemelere, hainliklere rağmen sarayın-tek adamın değil halkın dediği oldu.