Çin hegemonyası gümbür gümbür geliyor

Değerli okurlarım,

Bu yazıyı beni etkileyen bir makaleyi okuduktan sonra hazırladım.

Le Grand Continent dergisinde, 7 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanmış, Benjamin Bürbaumer’in makalesinden söz ediyorum. Başlığı şöyle : "Dünyanın yeni altyapısı: Avrupa, Çin'in karşı-hegemonik projesiyle yüzleşiyor".

Le Grand Continent 2019’da kurulmuş bir dergi ; merkezi Paris’teki École normale supérieure. Bu yükseköğrenim kurumu dünya çapında en başarılı öğrencileri ağır sınavlardan geçirerek bünyesine alıyor. Fransa'nın en önemli bilim insanlarının, filozoflarının ders verdiği bir kurum.

Le Grand Continent dergisinin yayınları bu okulda bulunan ve kamu yararına olduğu kabul edilen bağımsız araştırma merkezi Jeopolitik Çalışmalar Grubu [Groupe d'études géopolitiques] tarafından hazırlanıyor.

JEOPOLİTİK TERİMİ KİMSEYİ ÜRKÜTMESİN

Bence ortaokul düzeyinde başlaması gereken bir dersin başlığı.

Bir edebiyatçının Jeopolitik’e ilgi duyması da o derece doğal.

Çünkü devletlerin coğrafi özellikleriyle siyasetleri arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalı Jeopoilitik.

Herkes için merak konusu olmalı.

Türkiye’nin siyasi coğrafyasının Türk devletine sağladığı avantaj ve dezavantajların ayırdında olmadan hangi meslek hakkıyla yerine getirebilir?

Referandumlarda, ulusal ve yerel seçimlerde, siyasilerimizin varsa eğer sundukları programları, önerileri, hangi kriterlere göre değerlendirebiliriz?

Oyumuzu doğru kullanıp kullanmadığımızın bilincine nasıl varabiliriz?

Jeopolitik; devletlerin ulusal güçlerini ve dış politikadaki tutumlarını yönlendiren temel faktörlerden biri.

Ülkelerin coğrafi konumları, nüfus özelikleri, doğal kaynakları ve topoğrafya özellikleriyle ilişkili.

Dolayısıyla ABD’nin 1970’lerde başlattığı küreselleşmenin bugün doğurduğu en büyük küreselcinin, neden başka biri değil de, Çin olduğu sonucunu nasıl anlayabiliriz?

ZORBA ABD İLETİŞİMİ KARŞISINDA CAZİBELİ YENİ İPEK YOLLARI STRATEJİSİ

Anımsayacaksınız; 2005’e kadar kentlerimizin her mahallesinde 1 Milyona Çin mallarının satıldığı mağazalar dolup taşardı. O zamanlarda Çin’den ithal edilen, kalitesi oldukça düşük, herkesin alabileceği kadar ucuz, ilgi çekici moda olmuş ürünler insanları mutlu ediyordu. Kimimiz uyduruk diye yanaşmıyorduk ama çekiciydiler mesela ben şans getirsin diye altın parıltılı, kafasını durmadan sallayan bir panda aldığımı biliyorum.

Kısacası cazibeli ürünlere bağımlı tüketiciler oluşturmak küreselci Çin’in de değişmeyen pazar stratejisi oldu. Daha 2007’lerde, ABD’nin küreselleşme girişimi başladığında, "kapitalist dönüşümün sancılarını yaşayan ucuz işgücü tedarikçisi" ve "dinamiğin bir parçası haline gelmiş"[1] Çin’in belirlediği ve devreye soktuğu amacıydı bu. En başarılı küreselci durumuna ulaşmak için tüm yolları ve yöntemleri uyguladı.

Bugün bile inanılmaz altyapı başarıları yanı sıra, internet üzerinden 105TL’ye (3 Avro) 8 cm.lik bir mini mutlu altın parıltılı Çin Gülen Buda’nın satıldığı ticari linklere sahip.

ABD "kendi tercihlerini başkalarına dayatma" üzerinden küreselleşmeyi seçmişti. Bunu baskılarla, Arap Baharları ile, Demokrasi getirme savaşlarıyla yürüttü. Ama artık ilk yola çıktığı günlerdeki gibi iyiliksever ya da demokrasiperver algılanmıyor.

Ve artık karşısında en başarılı küreselci Çin var. O bildik stratejisini, kendi alt yapı sistemlerinden başlayarak, ülkelerin kılına dokunmadan, başarıyla uygulayarak, başta Avrupa olmak üzere, dünyayı büyülemiş bir Çin.

ABD’yi düşüşe sürüklüyor.

PEKIN DAXİNG ‘AKILLI’ (INTELLIGENT) ULUSLARARASI HAVALİMANI

Pekin; Fransız Aéroports de Paris'in (ADP) mühendislik iştiraki tarafından tasarlanmış, "Çin ulusunun yeniden doğuşunu" sembolize etmesi beklenen, yılda 42 milyon yolcuya hizmet verebilecek bir ‘akıllı’ havalimanı inşa etti.

Yıllık yolcu sayısı 100 milyon, yıllık uçuş sayısı 880.000.

Deniz Yıldızı biçimindeki yapının mimarı, 2016 yılında hayatını kaybeden, İngiliz-Iraklı mimar Zaha Hadid.

700.000 m2'lik yüzey alanıyla dünyanın en büyük havalimanı terminali unvanını elinde bulunduruyor.

Terminalin üzeri 25 futbol sahası büyüklüğünde tek parça çatı ile örtülmüş.

Büyük Veri (Big Data) ve Yapay Zekâ (AI) ile ilgili her şeyi kullanan sistemlere sahip bu ‘akıllı’ havalimanında, yolcular, gittikleri her yerde, yeni teknolojileri, özellikle akıllı telefonlarını, artırılmış gerçekliği kullanarak, liman içinde doğallıkla hareket ediyorlar.

Bugün Çin, ABD zorbalığını yıktı yıkacak durumda.

BENJAMIN BÜRBAUMER’IN «SAVAŞ HALİNDEKİ SİYASİ KAPİTALİZMLER» GÖRÜŞÜ

Benjamin Bürbaumer’in Le Grand Continent’da «Savaş halindeki siyasi kapitalizmler» ana başlığı altında ele aldığı makalede, dünyayı şekillendiren Çin/ABD rekabeti anlatımı şöyle:

"Bugün Çin ; ABD'nin uzun süredir uygulamaya koyduklarına rakip olacak, parasal, fiziksel, teknik, askeri ve dijital altyapılar kurmakta. Sorunlu hegemon olarak ABD tek yetkeli olarak davrandıkça, dünyanın geri kalanının gözünde geçerliliği zayıflıyor. Küresel pazarın denetimi için Amerikan ve Çin savaş makineleri arasındaki sürtüşmenin daha da şiddetlenmesi olası.

Avrupa ülkeleri, gözleri önünde, dünyanın dengesizleşmesini çözüm bulamadan izliyor, bundan da zararlı çıkıyor. Eğer tepki vermeye karar verirse, önünde iki seçenek var: Ya küresel pazar altyapıları üzerindeki denetimini genişletme yarışında, olasılıkla askeri el atma yeteneklerinin artarak destekleneceği, gerçek bir sanayi politikası yoluyla Çin ve ABD'ye katılacak. Ya da çevresel koşullar ve yeniden dağıtımcı politikalar yoluyla, değer zincirlerini denetimli daraltarak küresel pazardan seçici biçimde ayrılmaya karar verecek... Avrupa dallanıp budaklanmak zorunda."

TÜRK SİYASİLER KÜRESELLESMENIN NERESİNDE?

Gazeteler, TV kanalları, ülkemizin çözümden kaçan, izleyiciyi usandıran, sinirini bozan siyasilerine ve genel siyasi duruma odaklı. Hangi konuşmacılarla reyting yaparım stratejileri dışında anlayışları yok. Kendilerini geliştirecek düzeye değil, ilkokul düzeyinde düşünen ve davranan iktidara ve muhalefete ayarlı gidiyorlar. Yayınladıkları programların bendeki bu kötü etkisi olmasa belki de Benjamin Bürbaumer’in makalesi ilgimi çekmeyecek.

Yerel seçimler sonrasının star partisi CHP’nin lideri Özel ile yolcu görünen parti AKP’nin lideri Erdoğan arasında durmadan izletilen ilişki ve CHP/AKP iletişimi bana ‘olumlu’ olmaktan çok, bezdirici geliyor.

Yok 8 Yıl sonra gerçekleşmiş lider düzeyinde ilk temasmış ; yok 2019’a kıyasla CHP oyları artmış, AKP oyları azalmış; yok AKP Milletvekili Rümeysa Kadak’la CHP'li Günaydın, burs tartışmalarına girmiş ; AKP’nin Sancaktepe belediyesi 2 milyar TL borçla CHP’ye devretmiş ; Piyasa AKP-CHP koalisyonunu satın almış ; Anayasa uygulanmıyormuş; Erbakan’ın AKP’ye koyduğu şartlar yeniden gündemdeymiş ; Mecliste AKP/CHP temsil asimetrisi varmış, falan.

Medya, halkın hiç de yabancı olmadığı haberler ve durumlarla ilgili devri daim yaparak çalışıyor.

Sanki koskoca bir devletin, bir Türkiye Cumhuriyeti’nin, bundan başka bir siyasi yaşamı, hayatı, dünya görüşü, küresel ekonomi, eğitim anlayışı olamazmış!

Yahu ülke tükendi, insanlar tükendi.

Türkiye’yi bugüne dek yok edenler, bozanlar, onanmaz duruma getirenler, heba edenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin boşa gitmesine neden olan, dedikoducu tavırlarını sürdüre duranlar bir yandalar. Öte yanda da onları var güçleriyle durdurmaya çalışan aydın insanlar, akademisyenler, doktorlar, öğretmenler, öğrenciler, emekliler, anneler, babalar.

Bir iç savaştır sürüyor.

100 Yaşına gelmiş Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün devrimlerini geliştirseydi çoktan Çin’i herkesi geçmiş olurdu.

Ama siyasilerin izlediği çıkarcı, çarpık, özgüvenden yoksun, Orta Doğu’ya yaklaşmaya çalışan ABD hegemonyasına çoktan kucak açmış, siyasi köleliğe gönüllü boyun eğmiş, paragöz stratejiler olmasaydı, öyle bir Türkiye olurdu.

Kendi içinden çıkmış eşsiz liderinin gösterdiği yolda, kendini geliştirebilir, bugün gönenç ve barış içinde yaşayan, dünyadaki tek gerçek liberal demokratik ülke olurdu.

Benjamin Bürbaumer’e göre : "Pekin, Washington'a karşı, küresel kapitalizmin Çin merkezli bir yeniden yapılanmasını, yaşama geçirmek istiyor. Hazırladığı program cepheden değil ; çeşitli boyutları olan geniş bir karşı-hegemonik proje."

Bürbaumer’e göre ; ABD kendi değerlerini öteki ülkelere baskıyla aktarmaya çalıştı. Bugün Türkiye’ye hâlâ yaptığı gibi.

Çin bu zorba iletişimsel yaklaşımdan yana görünmüyor.

Bugüne dek Türkiye’nin yapmadığı bir şeyi yapıyor : Gücünü kendi içinde, kendi altyapı ve kalkınma gereksinimlerini destekleyerek dünyayı cezbediyor.

"Yolsuzluk ve aşırı borçlanma risklerinin yanı sıra yeni bağımlılık ilişkilerini de beraberinde getirmesine karşın, alıcı ülkelere ABD gibi ‘siyasi rejim açısından herhangi bir özel koşul dayatmadan’; onların ulusal ekonomi politikalarını kısıtlayan koşullu baskılar oluşturmadan yapıyor bunu. Ülkesinde gerçek hayattaki bir darboğazı - altyapı eksikliğini – böylece ele alması, Pekin'in yurtdışındaki popülaritesini arttırıyor" diyor Benjamin Bürbaumer.

Bugün Çin İngiltere’den sonra en çok yabancı öğrenci çeken ikinci ülke

Çin; Türkiye’nin yapamadığı bir şeyi daha yapmış: Üniversite sisteminin gelişimini başarmış.

Bürbaumer’in makalesine göre dünyada yabancı öğrenciler için ABD, Birleşik Krallık ve Kanada'dan sonra gidilecek en popüler dördüncü yer.

"Çince'nin kendi toprakları dışında İngilizce'den çok daha az konuşulduğu düşünüldüğünde, bu sonuç daha da etkileyici. Çin’de eğitim alan yabancı öğrenci sıralamasında ilk üçler ABD, Birleşik Krallık ve Kanada. Çin bugün üniversiteleriyle İngiltere’den sonra en çok yabancı öğrenci çeken ikinci ülke. Orada yetişenler gelecekte Çin'in sesini dünyanın dört bir yanına taşıyacak yüz binlerce diplomat olmasa bile Çin Halk Cumhuriyeti'nde eğitim görmüş, geleceğin bilim ve teknolojik bilgi sahibi karar vericileri olacak, üst düzey memurları olacak ve Çin’in kamu ve iş yönetimi yöntemlerine dayanarak kararlarını alacaklar."

YENİ İPEK YOLLARININ CAZİBESİ GÖRÜŞÜ 2013’TE DOĞMUŞ

Bürbaumer diyor ki:

"Siyaset bilimci Matias Spektor, kısa bir süre önce, Foreign Affairs dergisinde yayınladığı makalede, ABD ve müttefiklerinin ikiyüzlülüğünün, yumuşak güçleri büyük ölçüde zayıflattığını vurguladı. Spektor'a göre çevre ülkeler, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin, neden ABD'nin Irak'ı işgalinden daha fazla kınanması gereken bir durum olduğunu anlayamıyorlar. Üstelik uluslararası toplumun desteği her ikisi için de yok.

Bu çifte standart ve Washington'un siyasi konumunun yakın gelecekte zayıflayacağı beklentisi, çevre ülkelerin birçoğunun, Rusya'ya yönelik yaptırımların kendilerine daha yüksek enerji ve gıda fiyatları açısından ek sorunlara neden olacağını düşündürüyor, yaptırımlara da neden uymadıklarını açıklıyor.

Bu ikiyüzlülük duyusu, 2023 sonbaharında başlayarak Gazze'de gerçekleşen bombalamaların ardından iyice pekişti. Pek çok ülke, Filistin ve öteki yerlerdeki on binlerce kurbanla kıyaslandığında, yalnızca Ukraynalı kurbanlara, yani Avrupalılara yapılan bu özel davranışa tepkili. Ayrıca kalkınma için her zaman cepten çok zor çıkan tutarların Ukrayna ya da İsrail'i silahlandırmak üzere sınırsız yönlendirilmesine de.

Giderek artan sayıda ülke Çin'i gerilimin azaltılmasını yüreklendirecek güç olarak görüyor. Anlaşılan Demokratik Halk Cumhuriyeti Çin’in iç siyasi sistemi, temsil ettiği dünya düzeninin algılanmasından daha az önemli görülüyor."

Bürbaumer’in sözleriyle "ABD için büyük çifte zarar söz konusu."

İkiyüzlülük suçlaması, liberal demokrasi cazibesinden yararlanmasını engelliyor. Ayrıca Rusya'ya uyguladığı yaptırımların enflasyonist sonuçları var.

SONUÇ OLARAK

Dünyadaki kalkınma gereksinimlerine ABD’den daha duyarlı olarak algılanan Çin, Yeni İpek Yollarının cazibesini sunabiliyor.


[1] BenjaminBürbaumer, "La nouvelle infrastructure du monde : l’Europe face au projet contre-hégémonique chinois", 7 Mayıs 2024 : https://legrandcontinent.eu/fr/?s=La+nouvelle+infrastructure+du+monde+%3A+l%E2%80%99Europe+face+au+projet+contre-h%C3%A9g%C3%A9monique+chinois

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }