Türkiye'de sosyal hizmetler, kadın hakları ve insan hakları konularında aktif bir isim olan Çiğdem Bayraktar Ör, sosyal medya hesabından paylaştığı tweet ile dikkat çekti. İşte o paylaşım:

Farkında mısınız durup dururken açılan eski mevzularla yine ne güzel değiştirdiler gündemi! 

Ve kimse  “gelenek/töre” üzerinden Doğu ve Güneydoğu’da yaşananları, yaşatılanları, neredeyse kurumsallaştırarak yaşatılmak istenenleri eleştirmiyor! 

Örneğin, güzeller güzeli Narin’in katlinin sosyolojisi artık tartışılmıyor! 

Töre cinayetleri zaten hemen hiç gündeme gelmiyor! 

“Çocuk gelin” değil, “çocuğa tecavüz/pedofil” diye bahsedilmesi gereken bu korkunç hakikatın ülke demografisinde en çok nerelerde görüldüğüne neden bakılmıyor? Ve sağlam analizlerle bunun kökenlerine inip bu sapıklığa ağır bir darbe neden hala indirilmiyor? 

Akraba evliliği trajedilere yol açıyor! Hasta ve engelli çocuklar doğuyor. Amca kızıyla yani öz be öz kuzenle nasıl evlilik yapılabiliyor? 

Resmiyette tek eşlilik var ama ülkenin Doğu’suna, Güneydoğu’suna doğru gidişte eş sayısı anormalleşiyor. Özellikle kaçak göçmenlerin sayısı arttıkça Arapların Cahiliye dönemindeki durumu bile aşan, aslında “eş” değil, “köle” olarak evlere sokulan gencecik kızlarla ağalar harem kuruyor. Yaşlı adamlara Suriye’den “eş olsun” diye alınan, aslında tecavüz edilen çocuklar neden konuşulmuyor? Bu nasıl önlenemiyor? 

Hala ölen kardeşin karısıyla evlenen erkek kardeşler var, buna neden kimse değinmiyor? (Levirat Evliliği)

Her bir ailede ortalama 10-15 çocuk olması kime, nasıl bir gelecek vaat edebilir? Bunda esas suçlu ve sorumlu kim, neden tartışılmıyor? 

Neden toprak ve aşiret ağaları Mercedes’e binip çocuklarını Batı’nın popüler şehirlerinde okuturken dağlara  kaldırılan köylü çocuklarına ölmeleri öğütleniyor? 

Neden onlara “eşitliğin” asıl düşmanının toprağında zorbalıkla hüküm süren o ağalar olduğu anlatılmıyor? 

Ülkede ne çok Doğulu holding patronu, ticaret, meslek odalarında temsilleri var. Bunların nasıl var olabildikleri neden açıklanmıyor? 

Kaçakçılığın gelenekselleştiği, hatta bazıları için ata sporu olduğu o bölgeler ve insanlar neden konuşulmuyor? 

Öyle ki mayın tarlalarına önce eşek gönderip toprağın test edildiğini, kevgire çoktan dönmüş sınırlardan kaçak pırlanta, motorin, sigara, içki vs. getirerek yasadışı zenginleşenlere dair anlatılar hiç mi duyulmuyor? 

Mayınların temizlenmesinde gerçekten hümanist nedenler mi vardı, diye neden dibine kadar sorgulanmıyor? 

Hizbullah gibi çağdışı, korkunç dinci akımların beslendiği coğrafyadaki beklentiler karşılandığında aslında insanlığın nasıl geriye götürüleceği neden hep Batılı büyük şehirlerde anlatılıyor? 

Hüdapar’daki tehlikeli, zehirli zihniyetin TBMM’de olması demokrasiyle bile açıklanamaz. Böyle bir yapının amacının başta onu meclise sokan demokrasiyi katletmek olduğu nasıl anlaşılamıyor? 

Ve bunu sağlayan iktidarın koltuk ve güç uğruna bütün bir insanlığa nasıl bir kötülük yaptığı neden sürekli anımsanmıyor? 

Herkesin insanca yaşamayı hak ettiği uygar bir dünyada “ortak iyi”de buluşmak her zamankinden çok değerli. 

Bırakın, içinde binlerce Kürt kökenli yurttaşımızın da olduğu neredeyse 40 bin insanı katletmiş terörist başını meclise getirmeyi, terörden kimlerin yarar sağladığı neden “resmen” araştırılıp gözlere sokulmuyor? 

Doğu’ya dair konuşulacak öyle çok konu, çözülmesi gereken öyle çok sorun var ki… Asıl sorunlar sümen altı edilirken Büyük Orta Doğu Planı’ndan medet umanlar kendi felaketini hazırlıyor. 

Oysa, biz birlikteyken güçlüyüz. Dağılmayı destekleyenler uluslararası nihai hedeflerde emperyalistlerin oyuncağı, kölesi olur. Tarih şaşmaz! 

Özetle; 
Gerçek sorunları sorumlulularıyla birlikte tespit edelim. Üzerlerine gidelim. Birlikte iyileşelim. 

Yoksa Atatürk’ün çağdaş ilke ve değerlerle kurduğu, herkesi saygıyla içine alan bu ülke olmadan kimse kimseye “Bereketli Hilal” ve civarında huzur vaat etmesin!  

Aksi halde kan ve gözyaşı birleşir, “kanlı gözyaşı” olur.