Avukat Umut Akdoğan anlattı bugün Halk Tv’de CHP’nin 1957 Karamürsel kongresinden bir kesit vererek…
Hikayeyi CHP 37. olağan büyük kurultayına bağlayarak, adı gibi umut dolu bir yaklaşımla, güleryüzlü samimi bir ifadeyle;
Karamürsellilerin neredeyse tamamının tanıdığı Fazlı adında bir vatandaş da katılmış kongreye. Adam dilsizmiş ve hiç kimse ağzından bir tek kelime çıktığını duymamış. Kongrenin heyecanına öyle kapılmış ki, coşmuş dile gelmiş, “Beni de CHP’ye yazın” diyerek üye olmak istemiş. Püf noktası, ömründe ilk kez o gün CHP kongresinde konuşmuş.
E güzel…
Buraya kadar valla güzel…
Genç avukat, iyi bir niyetle büyük kurultayda “Dilsiz Fazlılar dile gelecek, görmeyenler görecek” diyerek verdi coşkuyu…
Buraya kadar da güzel…
Şimdi;
CHP’nin yarınlar için umut yüklenip yüklenmeyeceği, büyük kurultay delegesine bağlı. Burada, ‘delege’ deyip geçilemeyeceği gün ışığı gibi ortaya çıkıyor. Delege olmanın önemine ilişkin fazla bişe söylemeye de gerek yok. Ayrıca, ‘Delege baskı altında’ demenin hiçbir anlamı yok. Bunu söyleyenler, parti yönetiminde söz sahibi olmak isteyenler. Onlar da şunu iyi bellesinler, delege kongre bitene kadar baskı altına alınamaz. Zaten kongre bittikten sonra da havası söner, kimse dönüp yüzüne bakmaz.
Baskı altına almak bir yana, delegeden rica edilir. Kurultay sürecine katkı sunmak isteyenler, yine parti yönetiminde görülmek istenen isimler, özellikle de Parti Meclisine girmesini istediği adaylar için rica yollu delegeyle görüşür. Aydınlık gelecek adına tamamen duygusal ortamda yapılan görüşmelerde delegenin kulağına isimler üflenir. Bunun yöntemine ulaşınca önümüzdeki günlerde onu da yazar, ‘Delege baskı altında’ diyenlere yol gösteririz.
Demek ki, umut veren güçlü bir CHP de, sönük siyaset izleyecek bir örgüt resmi çizmek de delegeye bağlı. O halde, delegenin tamamen duygusal görüşmelere kapılmadan kurultaydan özgür iradesiyle çıkması elzemdir. Kulaklarını, üfürülecek isimlere kapatarak oy kullanmadan önce bir anlığına Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet, hak-hukuk-adalet ve demokrasi adı ve kavramlarını bir film şeridi gibi göz önüne getirmelerinde aydınlık gelecek adına yarar olacaktır. Her biri kendi çocuğunu torununu, yoksa yeğenini komşu bebesini düşünmeli ve ona göre tercihte bulunmalıdır.
Sonuç ne olur düşüncesinden uzak dik duruş sergilendiğinde, kimsenin diyecek bir sözü de olmaz, olamaz.
Az kaldı göreceğiz;
Belki çok konuşmayan ama düşünen, belki etrafına çok fazla bakmayan ama gören Fazlıları kurultay sonrasında tanıyacağız.
Büyük kurultay sonrası gururla ‘İşte benim yönetimim’ mi diyecekler omurgalı bir şekilde yoksa;
Yine göreceğiz melekeleri bulunduğu halde ellerinde olmadan konuşamadan, göremeden yatalak bir şekilde mi çıkacaklar kongreden;
CHP’nin dilsiz Fazlıları…