Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanvekili Gamze Taşcıer, 1 Ağustos 2014 yılında yürürlüğe giren ve 2021 yılında Türkiye'nin çekildiği İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Taşcıer, "Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesi yok sayılarak 1 Temmuz 2021 tarihinde bu sözleşmeden resmi olarak çekildi. Bu aleni hukuksuzluk, yargıda Saray’ın gözüne girmeye çalışanlarca da onandı ve 43 milyon kadın için tümüyle güvencesiz bir dönemin kapıları açıldı” değerlendirmesinde bulundu.
Taşcıer, Türkiye'nin sözleşmeye adını veren bir ülke olduğunu ve ilk imzacı konumunda bulunduğuna dikkat çekerek sözleşmenin hazırlanma sürecine dair şu bilgileri paylaştı:
"Nahide Opuz, eşi ve kayınpederi tarafından sürekli şiddete uğrayan, ölümle tehdit edilip öldürülmeye çalışılan, bu ülkede yaşam mücadelesi veren kadınlardan biriydi. Karakola her gidişinde kendisine şiddet uygulayanlarla barıştırılmaya çalışıldı. Şikâyetlerini baskıyla geri çektirdiler. Failler hep serbest bırakıldı. Eve döndü, yine şiddet gördü. Devlet Nahide’yi bir şiddet sarmalının içerisinde yapayalnız bırakmıştı. Nahide’yi yedi kez bıçakladılar, bıçaklayan erkeğe vere vere para cezası verdiler, ona da alışverişten kazak almış gibi taksit yaptılar. Nahide ise yılmadı, bu kadar haksızlığın karşısında yeter dedi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Yıl 2009 olduğunda, AİHM tarihinde ilk kez bir ülkeyi kadına yönelik şiddeti sistematik olarak engellemediği ve mağduru ısrarla korumadığı için cezalandırdı. İşte bu karar İstanbul Sözleşmesi'ne giden yolu da açtı. Türkiye bu derin utançtan sıyrılabilmek için bu sözleşmenin hazırlanmasında öncülük etti."
ERDOĞAN İKTİDARI BİRTAKIM KADIN DÜŞMANLARINA ŞİDDET UYGULAMA CESARETİ VERDİ
Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesinin bir utanç olduğunu dile getiren Taşcıer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan iktidarı tüm dünyaya, Türkiye’de kadınların şiddete karşı yeniden sistematik olarak korunmayacağını ilan etti. İçeride de birtakım kadın düşmanlarına şiddet uygulama cesareti verdi. Bugün aynı odakların hedefinde 6284 sayılı kanun var, Medeni Kanun var. Çocuk haklarını koruyan Lanzorette Sözleşmesi var. En nihayetinde Anayasa’da yer alan kadın-erkek eşitliği var. İktidardan yükselen hiçbir aksi söz kadınlara güven vermiyor, vermeyecek de. İstanbul Sözleşmesi Meclis’te kabul edilirken de, tek kişilik çekilme kararını savunmak için de elleri patlarcasına alkış tutan bu ikiyüzlülüğe güvenmiyoruz. Biz kadınlar olarak, kadınları ikinci sınıf insan gören bir zihniyete karşı, haklarımızı, yaşamlarımızı savunuyoruz. Memleketin en örgütlü sivil toplum hareketi olan kadın mücadelesi mutlaka kazanacak, bu gerici saldırıları püskürtecektir. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden yürürlüğe koyma, kadın erkek eşitliğini tam anlamıyla sağlama azmi ve kararlılığındayız. Bunu mutlaka ama mutlaka, birlikte başaracağız.”