CHP'ye sadık bir üyenin serzenişleri

Uzun yıllardır üyesi olduğum Cumhuriyet Halk Partisinin bir taraftan halktan kabul gördüğü, ancak diğer taraftan Türkiye halkının bu teveccühünü yeterince sağlamlaştıramadığı bir dönemde gündelik politikayı aşan bir strateji kuramadığı için tutarlı bir oy artışı sağladığının söylenemeyeceği mevcut şartlarda bu durumun iyiye gitmesi adına bazı temel eleştirilerimi altı başlıkta topluyorum.

​1. Son kurultayda CHP yeni bir kan değişimiyle halkın umudunu yükselttiği halde, bu yükselişe denk düşen tutarlılıkta bir performans gösterememektedir. Burada dikkati çeken temel konu CHP’nin günümüzün siyasal demagoji ve günübirlik komplolarla yönetilen siyasal yaşamın kargaşası içine yuvarlanmasıdır. İktidarın her atağına anında hazırcevap tepki vermesinin yeterli olmadığı görülmektedir. Başarılı politika ülkenin ihtiyacı olan uzun dönemli hedeflere uygun bir stratejiyle gündemi yönetmesidir. Bu ortaklık da strateji yaparak dolaşmayı değil, aksine stratejisini tutarlı hale getirerek günübirlik görevleri bu doğrultuda belirlemesidir. Cumhurbaşkanı olma arzusu taşıyan bazı parti ileri gelenlerinin iktidar koalisyonunun oyununa gelmeleri en büyük korkumdur.

​2. Bu hastalıklı durumun sebebi tutarlı bir stratejinin yokluğudur. Önceki genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun altılı masa kurmasının nedeni  bir Türkiye koalisyonu  oluşturmaktı. 

CHP tabanının ve milletvekillerinin kafa karışıklığı, sağ partilere milletvekili vermesinin nedeni kavrayamadılar.  (Tıpkı nihai hedefi Kürt devleti kurmak olan ayrılıkçıları ayırarak), halkı ikna etmek onların birer eşit yurttaş olduklarına ifade etmek olan halidir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı budur.

Rahmetle andığımız SHP genel başkanı Erdal İnönü'nün HEP’lileri aday göstermesi gibidir..

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunun, başta ABD ve AB emperyalizmin oyununu bozmaktı. 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun demeçlerini sözde aydın geçinenlerin dahi algılamadıkları, burun kıvırmaları görerek yaşayarak izlemekteyiz. Bu durum son yerel seçimlerdeki başarıyı tersine, başarısızlığa çevirmekle sonlanır diye korkarım…

​3. CHP yönetimi maalesef aydının ve işlevinin ne olduğunun farkında değildir. AKP'nin besleme basınına benzeyen bir şekilde neyi başaracağı bile belli olmayan birkaç kişiyi her gün birkaç muhalif televizyon kanalında boş laf yapar şekilde konuşturulmasıdır. Bu kişiler birçok durumda kapasitelerini aşan ve yeterince bilmedikleri konularda kendi safiyane mantıklarıyla boş laflar sarf etmektedirler. Bunlar arasında asla CHP çizgisiyle bağdaşamayacak fikirlerin altına imza atanlar dahi mevcuttur. Unutmayın, bugün ağır ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor olsa da halk aptal değildir; gerçek aydınla, sahtelerini ayırmayı bilir.

​4.  CHP söylemde  solda ve halktan yana olan partidir, hatta Sosyalist Enternasyonal üyesidir; ancak vitrini ne sol ne de sosyalist sayılabilecek bir simaya sahip değildir.

Dünya sisteminde devletlerin ekonomide kontrol kurabildiği dönemlerin “karma ekonomi” veya “sosyal devlet” söylemiyle durumu idare etmektedir. Bu boş lakırdıların bütün kaynakları yağmalanmış olan ülkeyi düze çıkarması mümkün değildir. Sıkça istenilen hukuk devletinin nasıl bir şey olduğunu anlatabilecek bir kişinin bile bulunmadığı açıktır. Bu aymazlık CHP’nin Anayasa önerisini hazırlayan kişinin  George Soros taifesinden  olduğunu bile fark edemeyecek düzeydedir. Soros’un en büyük başarıları Ukrayna ve Gürcistan’ın bugünkü durumudur. Bu arada CHP’nin bir önceki genel başkanının eleştirenler, küreselci birini ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı yaptılar. Dünya emperyalist şebekesinin içinde olduğu herhalde hiçbir CHP yöneticisinin fark edemediği bir gerçektir.

​5. CHP’yi Atatürk kurdu; bu öyküyü her CHP’li sever; ancak Atatürk’ün pratiği ile CHP’nin pratiğini hiçbir CHP yöneticisi karşılaştırmak istememiştir. Bu kurucu çizgi Türkiye Cumhuriyetinin başı dik, tam bağımsız ülke olması ve vatandaşlarının insanca yaşamasıdır. Bu iki temel amacı tahakkuk ettirmek kapitalist dünya sisteminin boyunduruğunu kırmayı gerektirir. Bunlara ilişkin bir emareyi CHP politikasında göremiyoruz. Emperyalist ülkelerin tanınmış markaları olan elbise ve otomobillerle “halkçı” mitingler yapmak ne kadar bağdaşıyor; bunları düşününüz. Bir de Kurtuluş Savaşı esnasında yayınlanan Hakimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanan fikirlere bakın; arada dağlar kadar fark olduğunu görürsünüz. Atatürk birkaç yabancı dil bilirdi, ancak yurtdışı seyahat yaparak yoksul ülkenin parasını çarçur etmezdi. Emperyalist orduların komutanlarının ayağına gitmezdi; onlar merak ettikleri için ayağına gelir ve fikirlerini öğrenmek isterlerdi. Kendisi ise ortak çıkarlarımız gereği Sovyet generallerine saygı duyardı.

​6. Bugün uygulanması gereken kağnıyla kurulan ülkeyi gelişmiş ülke yapmaya çalışan anti-emperyalist ve eşitlikçi çizgidir. Eğer CHP yönetimi Atatürk çizgisindeyse Türkiye'nin gündemini bu yönde inşa etmek çabasına girmelidir. Bu çizgi halka dayanmayı gerektirir:  Oysa CHP mensupları vatandaşın iradesini daha mahalle delegesi seçimlerinde bile engellemekte ve ifsat etmektedir. Ortaya çıkan sonuç, bazı siyasi klanların ve muhterislerin CHP’nin kendi içindeki sıkıntıları nedeniyle halkın payına düşen de sürü muamelesi görmek midir. CHP gerçekten sol (bu günümüzde sosyalizm demektir) ve anti-emperyalist çizgide olmalıdır. Aydınlatılmamış üyeler ve vatandaşın  gözünden görünen hedef bu değildir. 
Yeni bir kurultay yapılarak bu hususlar irdelenmelidir. 

Son yapılan tüzük kurultayı ile bunların hiçbiri karara bağlanmadı. Siyasal partinin kimliği ve geleceği hedefleri doğru belirlenmiş tutarlı bir programdır. Parti içi demokrasi ve yeni başarılı kadroların katılmasını sağlayan yönetim için tüzük  önemlidir, ancak tutarlı bir programı mevcut ve etkin değilse tüzük partinin yöneticilerinin  centilmenlik anlaşma arayışıdır. Bizim gibi halkı yoksullaşmış ülkelerde bu tür centilmenliklerin koşulları yoktur; sadece  birbirlerinin ayağını kaydırmakla meşgul olanlar, biraz dinlenme molası vermiş olurlar. 

Politika çıkarları yönetme sanatıdır; burada soru halkın çıkarları mı, yoksa egemen sınıfların çıkarlarının mı meşru sayılacağıdır.

​Halihazırdaki CHP, yapısal bir muhalefet partisine indirgenmiş durumdadır. Bu tür partilerin rolleri ya iktidar partisine eleştiri yoluyla hizmet etmektir ya da boş bir söylem kargaşasıyla halkı aldatarak, ekonomik yapının altında ezildiği sömürüye katlanmasını sağlamaktır. Yapısal muhalefetin hiçbir zaman başarı şansı yoktur. CHP yönetimi bu tarihi sorumluluğu vicdanlarında hissetmelidir: Aksi halde tarih sahnesinde yok olacaktır. Olan Atatürk’ün son mirası ve Türk milletini oluşturan yoksul Türkiye halkına olacaktır.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }