Madde 1 – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti
Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli marşı "İstiklal Marşı"dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
---------
HÜDAPAR reisi Zekeriya Yapıcıoğlu, “Ahmağa anlatır gibi anlatıyorum. Biz anayasanın 4. Maddesine karşıyız. Neden ‘değiştirilemez’ hükümler var?” dedi.
İlk 3 maddenin değişmesini istemeyen birinin 4. Madde ile de sorunu olmaz. HİZBULLAH zihniyetini özünde yaşatan Cumhur İttifakı bileşeni HÜDAPAR gibiler neden rahatsız?
Öncelikle Zekeriya’nın kim olduğunu anlamak için şu sözlerini hatırlayalım. Zekeriya, Anayasa’nın ilk 3 maddesini neden istemez?
Çünkü Zekeriya, “Kaç yaşında çocuk, neye göre çocuk, kime göre çocuk? Şimdi bazıları 20 yaşındadır ama hâlâ çocuktur, bazısı 15 yaşındadır ama olgundur. (…) Ben hukuk fakültesindeyken de kendisine tecavüz eden kişi ile evlendirilmesi halinde erkeğe ceza verilmezdi. Veya evlilik birliğinin reisi erkekti, kadın çalışmak için kocanın iznini almak zorundaydı…” cümlelerini kuran bir mahluktur!
“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir" ibaresinden rahatsız.
“Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına saygılı…” ifadesinden rahatsız.
"Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk milliyetçiliğine bağlı…” ifadesinden rahatsız.
“Türkiye Cumhuriyeti, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” ifadesinden rahatsız.
Çünkü tüm bunları Atatürk ilke ve inkılapları ışığında yaşatan bir Türkiye, HÜDAPAR gibilerin feodal yapılardan beslenerek ağalık sistemlerinin köle ettiği insanları, dini değerleri yalan hadislerle ve hikayelerle kirleten şeyhler, şıhlar, seydaların mürit adı altında parasını ve namusunu sömürdüğü insanları ilimle, irfanla, bilimle özgür kıldı; bu sömürü düzenini yıktı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her özgür vatandaşa eşit ve adil bir şekilde statü ve zümre ayırmadan bir soyadı, kendini ifade etme özgürlüğü ve geçinebilmesi için iş aş verdi.
Çünkü laik, adil, demokratik, sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti, kız çocukları okusun, kimseye muhtaç olmasın, bu toplum için sadece kendi evlatlarına değil tüm Türk evlatlarına faydalı olabilsin diye en ücra köylere Köy Enstütüleri’ni götürdü.
HÜDAPAR, karma eğitimi istemiyor. Böylece kız ya da erkek çocuklar birbirlerine insan olarak saygı duymayı öğrenmesinler; kadınlar hep erkekten eksik, erkeğin müsaade ettiği kadar özgür olsun istiyorlar.
1939 yılından 1954 yılında Demokrat Parti döneminde kapatılana kadar Köy Enstitülerinde bin 308 kadın ve 15 bin 943 erkek olmak üzere toplam 17 bin 251 köy öğretmeni yetişti.
HÜDAPAR ise 21. yüzyılda “kadın dinine ve fıtratına uygun çalışsın. Kadının ilk görevi anneliktir” diyor.
Zekeriya’nın istediği gibi 15 yaşında kızlar daha buna hazır olamayan bedenleriyle ikinci kez hatta üçüncü kez gebe kalmasın diye, Narinler öldürülmesin, böyle cinayetlerde analar susmasın, ağlamasın diye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti onlara da bir kimlik verdi.
Zekeriya elbette 2. maddeden rahatsız. Ama örgüt reisi Zekeriya, esasen 3. maddeden rahatsız.
m.3 - “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” ifadesinden rahatsızlar.
HÜDAPAR gibi örgütler kendisini besleyen, oy veren feodal ağalar daha güçlensin, aşiretler Irak’taki gibi, Suriye’deki gibi yerel parlamentolar, kantonlar, otonom adı altında yönetimler kurabilsin diye “bölücü ve sözde İslamcı” politikanın baş temsilcisidir.
Türkçenin resmi dil olması ile Türk milletini oluşturan bileşenlerin kaderde, kederde, sevinçte ortaklaşmasını istemez. Bu sebeple “Kürtçe ikinci resmi dil olsun” der. Bugün Kürtçe rahatça konuşabilen bir dildir ama gerçek dertleri Kürtçeyi özgürce konuşmak değildir. Bu konu üzerinden halkın aklını bulandırıp, küçük parçalara bölüp istedikleri gibi avuçlarının içine almaktır esas emelleri.
90’lı yıllarda "Devlet, kontrgerillasıyla, özel timiyle, harcadığı trilyonlarca lirasıyla, köy korucularıyla vs. bu sorunun üstesinden gelinemeyeceğini artık anlamış bulunmaktadır. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvurma yöntemi artık iflas etmiştir” sözlerinin sahibi Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşının HÜDAPAR örgütünün reisi Zekeriya olması da şaşırtıcı değildir.