Tevrat ve İslamî kaynaklarda kendisinden bahsedilen çok ilginç ve sıra dışı bir kişi vardır. Söz konusu kişinin ilginçliği ve sıra dışılığı mümin olduğu halde dünyevi menfaatler uğruna Hazreti Musa’ya ve onun dinine ihanet etmesinden kaynaklanıyor.
Tevrat’tan öğrendiğimize göre bu kişinin adı Bel’am Bin Baura’dır. Bu kişi, anlatımlarda belirtildiğine göre duaları kabul edilen ve çokça bilgi sahibi olan âlim bir kimsedir. Fakat buna rağmen kralın emrine uyup inancına ihanet ederek derin bilgisini yani âlim kimliğini dünyevî menfaati uğruna kullanmaktan geri durmayan bu kişinin adı, İslam kültüründe dinin emir ve hükümlerini siyasi ve iktisadî çıkar uğruna eğip büken, yozlaştıran, çarpıtan sözde din âlimlerini kastetmek için simge bir isim olarak kullanılmaktadır.
Yani bir şahsın ismi olan Bel’am ifadesi bir terime kaynaklık etmiştir ki bu terim Bel’amîlik’tir.
Bel’amîlik; dinsel bilgisini, siyasi ve dünyevî çıkar uğruna satarak dine ve Allah’a ihanet etmenin adıdır. Bel’amîlik mesleğini bugün de sürdüren ve bundan çokça menfaat elde eden sahtekâr din âlimleri vardır. Ne acı ki, Bel’amîlik Türkiye’de de son derece revaçtadır.
Bu cümleden olarak ifade edeyim ki; bir kısmı sözde fetva mercii kabul edilen Profesör unvanlı ilahiyat hocaları, bir kısmı diyanet görevlisi, bir kısmı köşe yazarı ve bir kısmı da sözde tarihçi olan modern Bel’amîler son derece cüretkâr bir biçimde, dine ve Allah’a ihanet fiillerini işlemeye devam ediyorlar.
Kur’an’da Bel’am Bin Baura’nın adı açıkça geçmese de müfessirlerin / Kur’an yorumcularının çoğunluğuna göre Ara Yer Bölümü 175 ve 176. Sözlerde / Araf Suresi 175 ve 176. Ayetlerde bahsedilen kişi odur.
İşaret ettiğimiz Kur’an sözlerinin / ayetlerin Türkçe karşılığı şu şekildedir:
“Onlara şu adamın öyküsünü anlat: Ona ayetlerimiz hakkında bilgiler verdik ve o -bunlara önce uyduğu halde- daha sonra bunlardan tamamen sıyrılıp uzaklaştı; şeytan onu peşine taktı ve bu suretle azgınlardan biri haline geldi. Biz dileseydik o kişiyi ayetlerimizle yüceltirdik; fakat o dünyaya sımsıkı sarıldı, ihtiraslarına uydu. -Allah’ın, ayetleriyle bilgilendirdiği, fakat tabiatının kötülüğü yüzünden bu bilgileri daima dünya menfaatlerine âlet eden- bu adamın durumu, kovsan da kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp durmadan soluyan köpeğin durumuna benzer. İşte ayetlerimizi yalanlayanların hali budur. Bu öyküyü anlat, belki düşünür, öğüt alırlar.”
Kur’an’da ağır bir biçimde eleştirilen Bel’am Bin Baura’nın yol evlatları veyahut diğer bir ifadeyle zihniyet çocukları mesailerine hız kesmeden devam ediyorlar.
Ne hazin ki, sözde din âlimi sıfatlı, ilahiyatçı kimlikli modern Bel’am’lar, Bel’amîliği hayâsızlık içerisinde sürdürüyorlar.
Tıpkı Bel’am Bin Baura’nın Hazreti Musa’ya karşı Balak adlı kralın emrine boyun eğip dini kralın hizmetine peşkeş çekmesi gibi bugün de bazı sözde din adamları, dini siyasî ve iktisadî egemenlerin yararına olacak şekilde eğip büküyor, yoksulların aleyhine bir din inşa etmeye çalışıyor.
Bunları, söz konusu hayâsızlığın faili olan sözde din bilginlerinin kendileri de biliyor ki gerçek, onların söyledikleri gibi değildir. Nasıl ki Hazreti Musa ile Bel’am arasındaki mücadelede hakikati temsil eden taraf Hazreti Musa ise ve nasıl ki Bel’am’ın söyledikleri yalan ise bugünün bazı sözde din bilginlerinin söyledikleri de külliyen yalandır.
Hakiki manada İslamî olan düşünce ve tavır; egemenler lehine yorumlanan dinsel anlayışa hayır demektir. Zira Kur’an da, peygamberin sünneti de bunu öğütlemektedir. Hatta öğüdün ötesinde dinin buyruğu budur.
Hal böyleyken İslamî değerleri çarpıtarak halkı siyasî ve iktisadî egemenlerin, cemaat ve tarikat yapılanmalarının gücüne ve otoritesine boyun eğmeye çağırmak, Bel’amîliğin en çirkin, en iğrenç ve en mide bulandırıcı tezahürüdür.
Tekrar hatırlayalım:
Ne diyordu Bel’am ve Bel’amîler için Kur’an?
“Onlar dilini sarkıtıp sürekli soluyan köpek gibidirler!”