Başörtülü kızların sevgilileri

Başörtülü kızların sevgilisi olur mu?

Başörtülü kızlar sevgilileriyle el ele tutuşup gezebilir mi?

Başörtülü kızlar sevgililerine sarılabilir mi?

Başörtülü kızlar sevgilileriyle öpüşebilir mi?

Birlikte tatile çıkabilirler mi?

Sevgilileriyle ya da erkek arkadaşlarıyla birlikte denize ve havuza girip çimebilirler mi?

Peki ya sevişebilirler mi?

Başörtülü kızlar süslenebilir mi? Makyaj yapıp çekici ve güzel görünebilir mi?

Hatta karşı cinsin dikkatini çekecek düzeyde seksî bir giyim kuşama bürünebilirler mi?

Başörtülü kızlar alkollü içki içilen yerlere girebilir ve oralarda bulunabilirler mi?

İçki içebilirler mi?

Peki ya sigara?

Bu sorular kimilerine göre çok saçma. Derler ki; elbette ne isterlerse yapabilirler. Kimse kimsenin yaşamına ve yaşam biçimine karışamaz. 

Ben de kesinlikle bu düşüncedeyim. Başkalarını rahatsız etmedikleri sürece başörtülü olsun ya da olmasın, isteyen istediğini yapabilir. Kimse karışmamalı…

Ancak durun bir dakika…

Yıllarca başörtüsü üzerinden siyaset yapanlar ve adeta onu bayraklaştıranlar başörtülü kızların yukarıda sıraladığım şeyleri yapmasına kesinlikle karşı.

Bir başörtülü kızın kesinlikle sevgilisi olamaz.

El ele tutuşmak, öpüşmek, erkek arkadaşıyla tatile falan gitmek… 

Allah muhafaza!

Asla olamaz. Niyesi, bunlar alenen şeriata aykırı.

E hani siz özgürlükten yanaydınız!

Başörtülülerin özgürlüğü için mücadele ediyordunuz!

Başörtülü bacılarınıza zulmedildiğini ileri sürüyordunuz!

Ne oldu?

Ne değişti?

Yoksa siz başörtüsünü o kızların başına kimi şeyleri yapamasınlar diye mi takmaya çalışıyordunuz?

Karşı cinsten birine âşık olmasınlar, sevmesinler, sevişmesinler, öpüşmesinler, süslenmesinler, erkek arkadaşları olmasın… diye mi başörtüsü için çırpınıp durdunuz?

Başörtülü kızlar duygusuz mu? 

Dişilik kimliği yok mu?

Sevmek, sevilmek, âşık olmak, süslenmek, çekici görünmeye çalışmak onlar için de fıtrî/ doğal bir duygu değil mi?

Allah’ın verdiği ve var ettiği doğal duygulara gem vurabilir misiniz?

Öteden beri kimi dinbaz çevreler başörtülü kızların özgür yaşam isteklerinden son derece rahatsız.

Son olarak Sakarya’da (27 Şubat) bir bungalov evde başörtülü bir kızla erkek arkadaşının yanarak yaşamlarını yitirmeleri üzerine Akit Gazetesi yazarı Zekeriya

Say toplumsal basın hesabında şunları yazdı:

“Öldüklerine mi yanarsın yoksa başörtülü bir kızın erkek arkadaşıyla hafta sonu tatilini küçücük bungalovda geçirecek kadar yozlaştığına mı?”

Evet, bu bir yozlaşma imiş. 

Ama Zekeriya Say’a şeriattaki cariye hukukunu sorsak hiç rahatsız olmadan anlatır.

Şeriata göre cariye efendisinin malıdır. Onunla dilediği gibi cinsellik yaşayabilir. Bunun için nikaha gerek yoktur. Hatta bir cariyenin birden çok sahibi olabilir. Hepsi de onunla cinsellik yaşayabilir. Nikaha gerekleri yoktur. Ya cariye gebe kalırsa? Doğan çocuk kimin çocuğu olacak? Babası kimdir, cariye kimden gebe kalmıştır? Bu durumda o çocuk ortak çocuk olur. İşte şeriatın kaynağı olan fıkıh külliyatı böyle diyor.

Dinbazlar bunu yozlaşma olarak nitelemezler ama başörtülü yetişkin bir kızın yaşam biçimini şeriata aykırı diyerek kötü niteliklerle nitelerler.

Bu konuda Zekeriya Say yalnız değil elbette. Girin bakın arama motorlarına, neler göreceksiniz…

Kadın kahkaha atamaz, sakız çiğneyemez, sigara içemez vb… Neler var neler!

Gerçek şu ki dinbazlar geçmişte başörtüsü özgürlüğünü falan savunmuş değillerdi. Kızların başına onları kontrol altında tutacak bir simge giysi koymak için uğraşmışlardı. Kızlar başörtülü olursa kimi şeyleri yapamazlar sanıyorlardı. Oysa öyle olmadı. 

Başörtülü kızlar onların istemediği pek çok şeyi çatır çatır yaptı, yapıyor.

Makyaj yapıp süsleniyor ve çekici görünmek için elinden geleni yapmaktan geri durmuyorlar. 

“Sevgili yapıyor” hatta sevgilisiyle öpüşüyor, sevişiyor, geziyor, tozuyor, tatile gidiyor, denize giriyor…

Açıkçası kadınların dişilik duygularını şeriat prangası bile engelleyemedi.

Ne var ki, tesettür yahut başörtüsü kadını gizlemeyi, karşı cinsin dikkatini çekmez bir hale sokmayı ve böylece güya kimi günahlardan uzak tutmayı amaçlıyordu.

Öyle ki, tesettür sadece başını kapatmak da değildi. Yüzünü de peçe ile kapatmak hatta gözlerini bile bir burka ile örtmekti. 

Evet, o gerçeği bir kez daha açığa çıkaralım:

Şeriatçılar başörtülü kızlarımızın başörtüsüne yenildi.

Başörtüsü ve dişilik kazandı, şeriatçılar kaybetti.

İşte tam da bu noktada bir başka gerçeğe ışık tutalım:

“Allah’ın emri” deyip başını örten ama Allah’ın öbür emirlerine gelince başka bir tutum takınan kızlar bilsinler ki onlara dileği emirlere uyma dilediklerine ise uymama olanağı veren düzen laikliktir. 

Cariye olup pazarlarda satılmamalarını sağlayan da laikliktir.

Bir adamın ikinci, üçüncü, dördüncü eşi olma haksızlığından kurtaran da laikliktir.

Miras paylaşımında erkek kardeşinin yarısı kadar pay alabilme yoksunluğundan kurtarıp eşit olma hakkı veren de laikliktir.

Mahkemelerde tanıklığının yarım olması çarpıklığından çekip alan ve hukuk önünde eşitleyen de laikliktir.

Kiminle evleneceğini seçebilme özgürlüğünü veren de laikliktir.

Geçinemediğinde kocasından boşanabilme hakkını sağlayan da laikliktir.

Yargıç, devlet başkanı, sanatçı, sporcu vb. olabilme olanağı veren de laikliktir.

Eğitim öğretim görebilme, üniversiteye gidebilme ve akademisyen olabilme fırsatı sunan da laikliktir.

Dilediğince gülebilme, kahkaha atabilme, eğlenebilme, konserlere gidip hoplayıp zıplayabilme özgürlüğünü veren de laikliktir.

O nedenle laiklik olmazsa sevme hakkınız bile elinizden alınır.

Sizi 9 – 10 yaşındayken 60 yaşındaki bir adama şeriata uygun diyerek nikahlayabilirler. 

Laiklik olmazsa ayrılmak istediğiniz kocanızdan ayrılma hakkınızı bile tanımazlar.

Laiklik yüzünden boşanmalar arttı diyen molla kılıklı dinbazlar istiyorlar ki, kocanız sizi aldatsa da, dövse de sabretmeli ve asla boşanmamalısınız. Böylece boşanmaların sayısı azalmış olacak. 

Birkaç ay önce başörtülü bir muhabir genç kız başörtüme laf söyledi diyerek başı açık bir kadını gözaltına aldırmıştı. Ama o başörtülü kızımız makyajlı, süslü ve çekici bir görünüme sahipti. Aslında başı açık kadın onun başörtüsüne bir şey demiş değildi. Ama kızımız ne üzücü ki kendisini şeriat bukağısına hapsetmek isteyen dinbazlara şirin görünmek için kendi hemcinsini linç ettirmeye çalıştı. Yazık etti. Adeta celladına gül uzattı. Ah be kızım, o başı açık kadınlar olmasa siz başörtüsü bile takamazdınız. Niyesi burka giymeye veya peçe takmaya mecbur edilirdiniz, bırakın muhabir olmayı, süslenmek, özgürce çalışmak, toplumsal yaşama katılmak sizin için hayal bile edilemezdi. O kadınların varlığının yol açtığı toplumsal denge ve duyarlılık nedeniyle şimdilik size daha ileri bir tesettürü ve kölelik yaşamını dayatamıyorlar.

Yazıyı toparlarken birkaç konunun altını çizeyim:

Nikahsız birliktelik yahut nikahsız cinsellik kesinlikle töremize aykırıdır ve doğru değildir. Ama buna karşın böyle bir yol seçenlere de karışma hakkımız kesinlikle yoktur.

İçki içmek sağlığa zararlıdır ve sarhoş olmak dinen haramdır. Buna karşın, “ben içerim arkadaş!” diyene de karışamayız.

Başörtüsü Allah’ın emri değil yalnızca bir gelenektir. Buna karşın “ben Allah’ın emri olduğuna inanıyorum!” diyene de karışamayız. Ama elbette onlar da bize karışmamalı.

O halde tüm bu yazdıklarımızın sonunda özgür yaşam biçimiyle birlikte başörtüsü takmayı seçen kız kardeşlerimize diş bileyip onlara ahlak dersi vermeye yeltenen dahası şeriat bukağısıyla onları tutsak almak isteyen özgürlük düşmanı dinbazlara şunu diyelim:

“Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne,
Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne!”