Mahkûmlardan biri, cellâda sormuş: “İnfaz neden gecikti?” Cellât; “Gecikmedi ki,” demiş. “Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor” diye diretmiş mahkûm.
“Size öyle geliyor,” demiş cellât, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma. Dehşete kapılan mahkûm, “Nasıl yani?” diye mırıldanmış.
“Ben çok hızlıyımdır,” demiş cellât. “Ayağa kalktığın anda kellen kucağına düşecek.”
Özellikle son 10 yıldır Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına karşı mevcut iktidar tarafından yapılan amansız bir yıkım yarışını hep birlikte yaşayarak izlerken yurttaşların birçoğunun kafasında da bazı acaba soruları zihinleri meşgul etti. Bu acabalar arasında kimi muhalefet partileri sırf muhalefet olsun diye laf atıyor, kimileri de elbette Reisin bir bildiği vardır düşüncesi içerisine girmişlerdi. Muhalefetin iktidara ve yandaşlarına yönelik ortaya çıkardığı olaylara ise birçok yurttaşımız burun kıvırarak bakıyordu.
Ne yazık ki yurttaşların bir zamanlar organize suç örgütü lideri, bir mafya lideri olarak gördüğü Sedat Peker’in iktidar ile ters düşmesi sonrası YouTube kanalı üzerinden yaptığı ifşalar bir nebze olsun halkın silkinmesine neden oldu. Hatta bazı anket şirketlerinin yaptığı araştırmalara göre de Peker’in açıklamalarına halkın yüzde 75’inin inandığı ortaya çıkmıştı.
Hal böyle olunca insanın aklına şöyle sorularda gelmiyor değil. Peki, yıllardır başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere diğer partilerin belgelerle, söylemlerle halk ile bire bir temas kurarak çeşitli mitingler düzenleyip anlattıklarıyla ikna olmayan halk nasılda bir suç örgütü liderinin anlattıklarına inanır. Akıl alır gibi değil, değil mi?
İşin açıkçası bu kısmı bende pek anlayamadım. İşin burasını sosyologlara ve psikologlara bırakmak lazım. Ortaya çıkan görüntü ise halkın siyasetçilere pek inancının kalmadığı yönünde.
Peker’in anlatımlarına göre bir muhabbet tellalının önce ana muhalefet partisi içerisindeki hızlı yükselişi, sonrası iktidar partisi içerisinde hızlıca yükselişi. Ve Sedat Peker’in iddiasına göre 'muhabbet tellalı' olan bu kişinin şimdiki görevi ise Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politika Kurulu üyesi ve AKP Yerel yönetimler Başkan Yardımcısı Korkmaz Karaca.
Ülkede yurttaşların sosyal medya hesaplarına varana kadar tek tek takip ederek suç teşkili oluşturduğu kanaati getirilen yurttaşların gece yarısı kapılarına dayanan emniyet ve sayın savcıların Peker’in iddialarına karşı tepkisiz suspus olmaları ise bir tuhaf. Umarım sayın savcıların bu suskunluğunun bir sebebi vardır. Ona da ilerleyen süreç içerisinde tanık olacağız.
Güzelim Türkiye’mizde bütün bunlar yaşanırken yazının başında da bahsettiğim bir Çin efsanesinden bahsedeceğim:
“Eski Çin’de idam mahkûmlarının son gecelerini hep birlikte neşe içinde geçirmelerine izin verilirmiş. Mahkûmlar, cellât da aralarında olmak üzere, hep birlikte sabaha kadar şarkılar söyler, en sevdikleri yemekleri yer ve pirinç rakısı kadehlerini peş peşe yuvarlayıp mutlu olurlarmış. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte cellât, ansızın hareketlenip palasını çeker ve hafiften çakırkeyif mahkûmların kellesini, tırpanla başak biçer gibi alıverirmiş.
Yine böyle bir infaz ayininde mahkûmlar, sabahın ilk ışıklarına kadar pek güzel eğlenmişler, şarkılar söyleyerek yiyip içmişler. Derken güneşin ilk ışıkları dağların arasından görünmüş. Fakat hiçbir şey olmamış. Mahkûmlardan biri, cellâda sormuş: “İnfaz neden gecikti?” Cellât; “Gecikmedi ki,” demiş. “Fakat kellelerimiz yerli yerinde duruyor” diye diretmiş mahkûm.
“Size öyle geliyor,” demiş cellât, palasına bulaşan kanı göstermiş mahkûma. Dehşete kapılan mahkûm, “Nasıl yani?” diye mırıldanmış.
“Ben çok hızlıyımdır,” demiş cellât. “Ayağa kalktığın anda kellen kucağına düşecek.”
Yani; Kelleniz çoktan gitmiş olabilir, ancak siz bunu henüz fark etmemiş olabilirsiniz. Bir şey olmuş, ama siz olan şeyi henüz idrak edemediğiniz için olmamış gibi davranıyor olabilirsiniz. Ve kellenizin hâlâ yerinde olduğunu sanıyor olabilirsiniz.
Gerçeği anlamanız için ayağa kalkmanız gerekiyor...
Ülkenin ne hale geldiği ve ne yapılması gerektiği yorumunu da siz değerli okuyucularıma bırakıyorum.