Alın size değişim!

Tarih: 28 Mayıs 2023, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tur sonuçları netleştikten sonra.

Devlet Bahçeli; "Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez"  

İsmail Küçükkaya; "Anlamadım ben"

Şirin Payzın; "Ne demek bu"
 

Sonrasında yaşananlar malum.

Malum deyip bırakmayalım. 

Önce CHP değişti, ardından Kürt Sağı Erdoğan’a göz kırptı. 

14-28 Mayıs sonuçları AKP-MHP evliliğinin bittiği tarihti aslında. 

O tarihte CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu bunun farkındaydı. 

Ama evlatlarına sahip çıkamadı. 

Evlatları da bunu görmedi yada görmek istemedi. 

Çünkü belediye başkanlarını belirleme kavgasına tutuşmuş, hırslı, ihtiraslı bir tutum içinde yalnızca kendi siyasi kariyerlerini ön plana koyan bir stratejinin fitilini ateşlemişti. 

O günlerde CHP Genel Merkezi’nde 8’inci katta yer alan bir odada hem seçim yenilgisinin şokuyla baş etmeye çalışan hem de 14-28 Mayıs yenilgisinin rövanşını 31 Mart’ta almayı tasarlayan Kılıçdaroğlu’nun genç MYK’sında danışman sıfatıyla sürece dahil olmuştum. 

Ama ne biz yenilginin öz eleştirisini verebildik ne de Kemal Bey’in muhalifleri burunlarının ucundaki çatırdamayı gördü. 

Değişim rüzgarı hepimizi esir aldı, Murat Ongun’un siyasi dehası olan yankı odaları hemen hemen her gün CHP kurmaylarının gündemindeydi. 

Yani bir süre sonra yalnızca saldırıya karşı savunma  psikolojisinde olan CHP’nin o günkü yönetimi de iktidar bloğundaki çatırdamanın üzerine gidemedi. 

Geçmişten bir anıyla devam etmek biraz daha tabloyu netleştirecektir. 

Çok değil birkaç sene önce Türkiye’nin en önemli televizyonlarından birinin Ankara temsilcisi Devlet Bahçeli’ye yönelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ettiği küfürleri hatırlatarak MHP’yi ve liderini yerden yere vurmuştu. 

O Ankara temsilcisi çalıştığı kanaldan kovuldu. 

Ardından bir gün telefonu çaldı, telefonun ucundaki kişi Devlet Bahçeli’ydi. 

Onunla görüşmek istiyordu. 

Görüştüler ve Devlet Bahçeli, Erdoğan’ın kendisine ettiği küfürlere ve hakaretlere ilişkin şunları söylüyordu; 

“Sizin unutmadığınız bana edilen küfürleri benim unutmam mümkün mü? Hayatım boyunca unutmayacağım. Bana zürriyetsiz denilmesini nasıl unutabilirim? Ancak 7 Haziran’dan sonra Erdoğan, ya ABD’nin ve Kürtlerin kontrolünde olacaktı, ya da bizim…” 

7 Haziran 2015, Erdoğan’ın tek adamlaşmasına giden yolda atılan en büyük çelmeydi.


Bu çelmenin emekçileri demokrasi isteyen kitleler, stratejisti Kılıçdaroğlu, parlayan yıldızı ise Selahattin Demirtaş ve HDP olmuştu.

O tarihte milliyetçiliği ayaklar altına alan Erdoğan’ın en büyük muhaliflerinden biriydi Devlet Bahçeli.

Yine anlatacak bir kısa anım var. 

7 Haziran sonrası dönemde terör örgütü PKK’nın Dağlıca baskını ve 16 askerimizin şehit olmasının ardından MHP lideri Devlet Bahçeli şu açıklamayı yapıyor; 

“Çözüm süreci için baldıran zehri içmeye razı olan Recep Tayyip Erdoğan, terör saldırısından nemalanmanın, siyasi rant ve fayda devşirmenin hayasızca peşindedir.

400 milletvekiline ulaşamayan Erdoğan, hedeflerini revize ederek 400 şehide mi odaklanmış, kan üzerinden, süreç kanalından koltuğunu sağlama almaya mı yönelmiştir Milletimizin acı ve özlemlerine kapalı duran Erdoğan ve yanında hizalanan çıkarcı ortaklarının çizmeyi aştıkları ortadadır.”

Bahçeli, Tek Adam Rejimi için 400 vekil isteyen Erdoğan’ın ülkeyi erken seçime götürdüğü dönemde yaşanan bu kahpe saldırıyı şimdiki iktidar ortağının ihtiraslarına bağlıyor yani. 


Peki, Bahçeli bu sözleri söyledi diye ben Cumhurbaşkanına Hakaretten soruşturma geçirdim iyi mi? 

Savcının karşısında iki kişiyiz.

Çalıştığımız kurumun iki temsilcisi...

Çağlayan Adliyesi’nde savcı beyin keyfini bekledik 2 saat boyunca ifade vermek için. 

Sonra soruşturmayı açan savcı geldi. 

“E bunu Bahçeli söylemiş size niye soruşturma açıldı” dedi.  

Benimle beraber savunma yapan gazeteci arkadaşım Çağlar Tekin ise “e soruşturmayı açan sizsiniz” cevabını verdi. 

Sonra sessizlik... Savcı, utanmış olacak ki soruşturma davaya dönüşmedi. 

Sayın Bahçeli sizin için ifade vermiş de olduk.  

Neyse konumuza dönelim. 

Bahçeli’nin Kürt alerjisi, dokunsan düşecek olan Erdoğan’a yeni bir can suyu vermişti 7 Haziran sonrasında. 

Gel zaman git zaman Devlet Bahçeli de değişti. 


Karşısında olduğu başkanlık sisteminin önünü açtı. 

Erdoğan muradına kavuştu.

Başkan oldu.  

Ama sonucu ‘evet’ çıkan referandum şaibeliydi. 

Mühürsüz oylarla geçmişti. 

Ve İstanbul’da ‘hayır’ oyları öndeydi. 

Bu muhalefet için yeni bir oyun planı, yeni bir strateji, yeni bir umut demekti. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bunu çok iyi gördü.  

MHP’li küskünlerden İYİ Parti’yi yarattı, Kürt seçmeni tek adam karşıtlığında konsolide etmeyi başardı, muhafazakarları ürkütmeyen, merkez sağ seçmene göz kırpan bir stratejiyle 2019 yerel seçimlerinde Erdoğan’ı çatır çatır yendi. 

Şimdi belirli bir güruh 'hadi oradan ne alakası var' diye höykürecek bu yazdığım cümleden dolayı. 

Buket Aydın’ın 2019 yerel seçim öncesi attığı kahkahalar gibi düşünüyorum o höykürmeleri. 


Gerçek belli, demokrat, yurtsever, özgürlükçü, tek adam rejiminden bunalan kitlelerin taleplerini gören bir muhalefet lideriydi ve tüm stratejisini buna göre kurdu Kılıçdaroğlu… 


Kazandı, siyasete yeni aktörler kazandırdı. 


Türkiye nefes aldı. 

14 Mayıs seçimlerini de kazanabilirdi. 

Ancak ihtiraslı kimseler bu kez muhalefetin içinden baş göstermeye başladı. 

Kazanılacak seçim göz göre göre Erdoğan’a hediye edildi. 

İçerden yenilen darbeler, inancımızı kırdı, muhalefetin iç çatışmaları yenilgiye götüren hatalar yaptırdı. 


Göremedik. 

Ama Bahçeli gördü, 28 Mayıs gecesi gördü. 

 "Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez"  
sözlerini iyi okumak gerek. 

Bahçeli, iktidar ortağı Erdoğan’ın yeni bir çözüm sürecine girmeyeceğini çok iyi biliyordu. 

Ama AKP içinde bunu isteyen bir gruba parmak sallıyordu.

Ve Bahçeli sınıf arkadaşının CHP’nin kaptanlığından indirilmesinin yaratacağı tahribattan da korkuyordu.  

Çünkü sınıf arkadaşı devleti bilen, güvenilir, dürüst bir adamdı. 

Öyle olmasa 2015 Haziran öncesine kadar onunla beraber siyaset yapar mıydı? 

Bahçeli, bir tehdit gördü. 

Hem iktidar kanadında hem de muhalefet kanadında. 

Tehdidin adı belki beşli gruptur, belki çetedir. 

Kim bilir?

2028 seçimleri için Hakan Fidan’ı tek adam yapmak isteyenlerin ellerindeki ikinci alternatifin muhalefetin kibirli belediye başkanı olduğunu ima etmiştir belki de...

Alın size değişim!

Gemi güvenli limanda değil

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }