Toplum ve Bilim

90. Dil Bayramımız kutlu olsun...İşte görkemli Türk Dil Kurultayı

"Türk Dili Tetkik Cemiyeti" adıyla 12 Temmuz 1932’de kurulan ve daha sonra “Türk Dil Kurumu” ismini alan cemiyet, ”Birinci Türk Dil Kurultayı”nı 26 Eylül-6 Ekim 1932 tarihleri arasında yaptı. Yaşamı boyunca Türk diline önem veren Atatürk, daha Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulmadan görüşlerini çeşitli zeminlerde dile getiriyordu.

Atatürk, 2 Eylül 1930’da Prof. Sadri Maksudi (Arsal) Bey’in “Türk Dili İçin” adlı kitabının iç kapağına, “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” ifadelerini yazmıştı.

2 Temmuz 1932’de başlayan ve 11 Temmuz’da sona eren “Birinci Türk Tarih Kongresi”nin ertesi günü, Çankaya’da dil bilimcilerin de katıldığı toplantı sonunda Atatürk, “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun.” talimatı verdi.

Cemiyet, aynı gün 12 Temmuz 1932’de kuruldu. Cemiyetin kurucuları arasında hepsi milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları, Samih Rifat (Başkan), Ruşen Eşref (Ünaydın), Celal Sahir (Erozan) ve Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) beyler yer aldı. Amaçlarını, “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek.” olarak ilan eden Cemiyet, 26 Eylül – 5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı’nda Birinci Türk Dili Kurultayı’nı topladı.

Bu ilk kurultayın açılışı, 27 Eylül tarihli Vakit gazetesinde şöyle yer aldı:

Saat 14.00…Herkes yerinde idi. Biraz sonra Türk’ün büyük mürşidi Gazi hazretleri, yanlarında Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Paşa, Maarif Vekili Reşit Galip Bey, Fethi Bey, Ordu müfettişlerinden Fahrettin, Ali Sait paşalar, kumandanlardan Şükrü Naili, Salih paşalar olduğu halde salona dahil oldular. Bu esnada şehir bandosu, İstiklal Marşı’nı terennüm etmeye başladı.

KURULTAYDA FARKLI MESLEK GRUPLARINDAN İNSANLAR YER ALDI
Dil bilimcilerin yanı sıra yazarların, her meslekten aydınların, halk temsilcilerinin katıldığı kurultayda çalışma kolları kuruldu.

Ahmet Cevat (Emre) “Sözlük-Terim Kolu”, Ragıp Hulusi (Özden) “Derleme Kolu”, Hasan Ali (Yücel) ”Lenguistik-Filoloji Kolu”, İbrahim Naci (Dilmen) “Yayın Kolu” başkanlığına getirildi.

Türk Dil Kurumu 90 yıl önce, çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı gibi önemli meslek gruplarını topladığı Türk Dili Kurultayı’nda Türkçe’nin önemini vurgulamak için 26 Eylül gününü “dil bayramı” ilan etti.

9 GÜN SÜRDÜ 3 BİN KİŞİ İZLEDİ
Dokuz gün süren ve 3 bin kişinin izlediği muhteşem ilk kurultay Dolmabahçe Sarayı’nda 26 Eylül 1932’de toplandı.

Toplantıya 750 dolayında üye katıldı. Bin kişiden kutlama telgrafı geldi. Kurultaya Yunus Nadi, Falih Rıfkı da üye olarak katıldılar. Türkçenin kaynağı, yapısı, lehçeleri, öteki dillerle ilişkisi, halk dili, dilin gereksinimi, gelişmesi ve zengin bir kültür dili olması için yapılması gerekenler üzerinde tartışıldı.

İşte bugün 90.’sını kutladığımız Dil Bayramı da kurultayın son günü şair Halit Fahri Ozansoy’ca önerilmiş, onaylanmıştır.

Bu o kadar başarılı olmuştur ki 2001’de toplanan Avrupa Diller Yılı toplantısında TDK’nin başvurusuyla Avrupa Konseyi de 26 Eylül’ü Avrupa Diller Günü olarak benimsemiştir.

TÜRK DİL KURUMU’NUN İLK BİLDİRİSİ
Birinci Dil Kurultayı’nın seçtiği yönetim kurulu Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanıp bir bildiri kaleme aldı. 17 Ekim 1932 günü yayımlanan bu bildiride amaç şöyle vurgulandı:

“1. Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek, Türkçeyi çağdaş uygarlığımızın önümüze koyduğu bütün gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek.

2. Bunun için, bugün yazı dilinden Türkçeye yabancı kalmış ögeleri atmak.

Halkçı bir yönetimin istediği biçimde, halk ile aydınlar arasında nitelikçe ayrı bir dil varlığını ortadan kaldırmak.

ATATÜRK'ÜN TÜRK DİL KURUMU'NA VERDİĞİ ÖNEM 
Atatürk'ün kendisi de Türk dili üzerindeki yerli ve yabancı araştırmaları bizzat inceleyerek, dönemindeki bilginleri Türk dili üzerinde araştırmalar yapmaya yönlendirmiştir. Nitekim Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk (Runik) yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlanmış; 1940'larda yayın hayatına çıkabilen Divanü Lügati't-Türk, Kutadgu Bilig gibi eserler üzerinde de yine onun sağlığında çalışılmaya başlanmıştır. Daha sonra birçok cilt hâlinde ortaya çıkacak olan Tarama ve Derleme Sözlüğü'yle ilgili çalışmalar da Atatürk'ün sağlığında başlamıştır. Tarama Sözlüğü, 13. yüzyılda başlayan Batı Türkçesinin eski eserlerinin taranmasıyla; Derleme Sözlüğü, Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçenin grameri, sözlüğü, imlâsı ve terimleriyle ilgili çalışmalar da Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.

Atatürk, ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile mal varlığını Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna bırakmıştır. Bu iki kurumun bütçesi bugün de Atatürk'ün mirasından karşılanmaktadır. Bu miras bugün Türkiye'nin en büyük bankalarından biri olan Türkiye İş Bankası sermayesinin %28,9'unu oluşturmaktadır.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }