Toplumsal Ekonomi
AKP kurmaylarının sıklıkla söylediği, "2002 sonrası Türkiye ekonomisi Cumhuriyet tarihinden daha başarılı" tezini, CHP Milletvekili ve Eski Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Uzmanı İlhan Kesici'ye sorduk. Kesici, "Gerçekler hiç de öyle değil" diyor!
İktidar sıklıkla, 2002 sonrası ekonominin, Cumhuriyet tarihinden daha başarılı olduğunu tekrarlar. Bu bilgi doğru mu?
-Cumhuriyet tarihindeki savaşlara, darbelere, hatta AKP'nin kriz sonrası şanslı iktidar dönemine karşın salt rakamlara bile baksanız, bu yanlıştır!
57 yıllık zaman diliminin altına doğru girelim. Altı yıllık 2. Dünya Savaşı ertesinin getirdiği olumsuzluklar var. 1960 ihtilali, askeri darbesi ve ekonomiye getirdiği olumsuzluklar var. Kore Savaşı var. 1971 askeri darbesi var. 1974 Kıbrıs barış Harekatı münasebetiyle ekonomik ambargoya maruz kalmamız var. 1973 petrol krizi var. 1980 askeri darbesi var.
10 SENEDE PETROL FİYATI 36 KAT ARTTI
1970 yılında petrolün varili 1 dolardı, 1973'te 3 dolar oldu. 1976-1979'da 9 dolar oldu. 1980 askeri darbesi ile 36 dolar oldu. 10 senelik bir zaman diliminde, Türkiye'deki petrol fiyatı 36 katına çıktı.
Daha sonra 28 Şubat var. 1999 depremi ve ekonomideki büyük yıkımı, 2001 ekonomik krizi var. Bu dönemde beş partili MC (Milliyetçi Cephe) koalisyonları var.
-1975'te AP-MSP-MHP-CGP koalisyonu birinci, 1977'de AP-MSP-MHP koalisyonu ikinci Milliyetçi Cephe hükûmetini oluşturmuştur-
57 YILDA BÜYÜME 5,3 VE 21 YILLIK AKP'DE 5,2
Sonuç, tüm bu olumsuzlukların yaşandığı 57 yılda, Türkiye'nin ortalama kalkınması yüzde 5,3 ve AKP'nin ki, 5,2'dir.
Bir başka faktör 2000 yılına kadar dünyanın yarı nüfusu dünya ticaret hacminin içinde değildi. Söz gelimi Çin, dünya ticaretinin içinde değildi. Sovyetler Birliği ana hatları itibariyle yoktu. Bütün bunlar, dünya ticaretine dahil oldular. Ve dünya kadar petrol zenginlikleri münasebeti ile hareket halinde serbest bir sermaye çıktı ortaya.
2000 SONRASI TÜM ÜLKELERİN BÜYÜMESİ ÇOK YÜKSEK
-2000 yılından sonra, tüm ülkelerdeki büyüme, gelişme trendi rakamları çok yüksek, gerçekleşti. Bu münasebetle böyle.
Türk ekonomisi en kötü yüzde 5- 5.5'lik bir büyüme trendindedir. Atatürk dönemi büyüme ortalamamız yüzde 7,3'tür.
CHP HALEN 2. DÜNYA SAVAŞI'NIN BEDELİNİ ÖDÜYOR
1923-1938 arasında üç yıl dünya buhranı var. Amerika yıkılmış. İşte böyle bir dönemde Türkiye'nin büyümesi 7,3.
2. Dünya savaşı ki, 6 yıldır. Ve her yıl yüzde 6'lık bir daralma yaşanmıştır. Bu görülmüş bir şey değildir.
2001 Krizi dediğimiz 1 sene ve yine daralma yüzde 6 idi. (büyüme yüzde - 6) CHP halen 2. Dünya Savaşı'ndaki küçülmenin bedelini ödüyor. Böyle bir mazerete karşın, küçülmeyi kimseye anlatamazsınız. Türkiye ekonomisi büyümeyi seven bir ekonomi. Yani Sivas'ın Zara'sından çıkıyor, ABD'ye mal satıyor. Yozgat'ın Çekeren'inden, Trabzon'un Of'undan çıkıyor, dünyaya mal satıyor. Bütün bu süreç içerisinde eksiğimiz, doğrudan yabancı sermayedeki eksikliktir.
ASKERİ DARBELER OLMASA TÜRKİYE'DE JAPON MÜCİZESİ YAŞARDI
İlk üç plan dönemini söyleyeyim size, 1963- 1977- üst üste 15 sene yüzde 6 büyümemiz oldu. Yine 50 sene yüzde 5.3. Japon mucizesi dediğimiz 50'lerden 90'a kadar 40 yılda yüzde 7'lik büyüme ortalamasını yakaladılar. Türkiye askeri darbeleri yaşamasa, yüzde 7'lik büyümeyi devam ettirebileceğimiz bir ortam vardı. Japon mücizesini Türkiye'de gerçekleştirebilirdi. Güney Kore öyle.
YÜZDE 5'İN ÜSTÜNDE YABANCI İLE BÜYÜRSÜNÜZ!
-Yüzde beşin üzerindeki büyüme için iç tasarruflardan fazlası, doğrudan yabancı sermayeye ihtiyaç duyuluyor. Türkiye kendi iç dinamikleri ile yüzde 5'lik büyümeyi gerçekleştirebilir, üzerine 2-3 puan koyabilmek için doğrudan yabancı sermayeye ihtiyaç gerekir.
YABANCI SERMAYE İÇİN DEMOKRASİ VE HUKUK
-Doğrudan yabancı sermayeyi çekebilmenin faktörüne bakıldığında ise demokrasi, hukuk gibi etmenler öne çıkıyor. Biz, Doğu'ya mı, Batı'ya mı gidelim? Çin'e mi gidelim, ABD'ye mi, Rusya'ya mı?
BATI'NIN ANLAMI DEĞİŞTİ!
Para da zenginlik de buralarda değil. Para da, zenginlik de Batı'da! Şimdi yeni tabirle Uzak Asya'daki Japonya'da Batı. Güney Kore'de, Honk Kong'da, Singapur'da...
Şimdi bizim bu kampın içine doğrudan oturmamız icap ediyor.
Sonuç olarak, Türkiye hep büyüdü. AKP döneminde ekstra bir büyüme söz konusu değil.
2006 yılında milli gelir seviyesinde bir değişim yaptık. Ve bir anda milli gelir yüzde 30 oranında arttı. Bir de 2015 yılında milli gelir hesaplama usülünde tekrar bir değişiklik yaptık ve yüzde 19 büyüdü.
ATTIĞINIZ GOLE SEVİNİP, YEDİĞİNİZ 8 GOLÜ GİZLİYORSUNUZ!
AKP İktidarı ihracatı öne çıkaran bir yaklaşım sergiliyor. Tek başına ihracattan söz etmek, bir anlam ifade etmez.
Futbol maçına çıkıp attığınız bir gole seviniyorsunuz ama kalenizde sekiz gol görmüşsünüz, ondan hiç söz etmiyorsunuz.
Yani adına dış ticaret denilen bir de ithalat var. Hem ihracat yapacak hem de ithalat yapacaksınız. Alacaksınız, satacaksınız. Buna mevsimsel dalgalanmalardan arındırılmış olarak, 20 yılın tümünde bakalım. Bunlar şöyle diyorlar. Bir ay ihracatta enteresan bir sıçrama oluyor. Hemen, tüm dünyayı geçtik, diye feryat figan ediyorlar. Onun yanındaki ithalatı söylemiyorlar. 20 yılın tamamını söyleyeyim. Bunuın içinde her türlü dalgalanma var.
20 YILLIK İHRACAT RAKAMLARI
-Türkiye'nin son 20 yılına baktığımızda, ihracat 2,8 trilyon dolar. İthalat 4.1 triyon dolar. Aradaki fark, yani dış ticaret açığı 1.3 trilyon dolar. Bu, üretmeden tükettiğimizi karnesidir!
İHRACATIN YARISI DIŞ TİCARET AÇIĞI
Son 20 yılda üretmemiş, tüketmişiz. Neredeyse ihracatın yarısı kadar dış ticaret açığı veriyoruz. Buna hiç bir ülkece hiç bir ekonomi dayanamaz. Zaten gelip, gidip sıkıştığımız konu budur!
Dış ticaretin yanına mal ticaretinin yanında, turizm, mühendislik, danışmanlık hizmetleri var. Bu kalemlerden en büyüğü turizmdir. Bunları da işin içine kattığımız zaman cari işlemler hesabı ortaya çıkar.
CARİ AÇIK 609 MİLYAR DOLAR
Açıksa, cari işlemler açığıdır. Bu rakam ise (negatif) - 609 milyar dolar. Bu da el kesesinden harcamak demek. Paramız yoksa nasıl harcadık. Geldi borç! Borcun rakamı 445 milyar dolar. Özel sektör, kamu sektörü. v.s. Bu kadar borcun var ise bu oranda da faiz olur.
TÜRKİYE'DE FAİZ YÜKÜ HİÇ BU KADAR AĞIR OLDU MU?
Yüksek faiz, 2001 krizi gibi zamanlarda olur. 2001'den 2 yıl öncesinde de büyük 1999 depremi yaşanmış ve ekonomi 3.4 daralmıştı. Hemen ertesinde de 2001 krizi gelince milli gelir toplamda, yüzde 10 daralmış oldu.
AKP'nin şansı da tam olarak buydu. Kriz dönemlşerinin akabinde ciddi büyüme olur. Mesela 1994 krizi var. Onu takip eden 1995, 1996,1997 ve 1998'de yüzde 6'lık büyüme oldu. Tıpkı, 2. Dünya Savaşı'nı takip eden ve 2001 krizini takip eden yıllar gibi. 2009 krizinde de yüzde 6 küçüldük, takip eden yıl yüzde 11 büyüdük. Kriz dönemlerinde faiz yükü ağır olur. Ama bugünkü faiz yükünü Türkiye taşıyamıyor.
2003 yılı 566 milyar dolar faizimiz var, 54 milyar dolar tarım sektörü bütçemiz var. Demek ki biz elimizde ne var ise bu faiz yükünün belini kırmamız gerekir!