2024 Nobel Edebiyat Ödülü ve aracıların hegemonyası

Değerli okurlarım,

Bu yazı 2024 Nobel Edebiyat Ödülünü alan Güney Koreli yazar Han Kang ile Nobel Edebiyat Ödülünü yapılandıran hegemonyalar üzerine bir çeviriler derlemesidir.

Nobel Komitesi 10 Ekim 2024 Perşembe günü, Güney Koreli yazar Han Kang’ın eserini “tarihin travmalarıyla yüzleşen ve insan hayatının kırılganlığını ortaya koyan” eser olarak niteledi.

NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ

Prestijli ve uluslararası olma özelliğini koruyan Nobel Edebiyat Ödülü 1901 yılından bu yana veriliyor. Edebiyatla olan ilişkimizdeki değişimlerle, edebiyatın bu olgudaki rolünü, son derece gizli ve gizemli bir çalışma sonrası ortaya çıkaran komite Nobel mitolojisini de korumuş oluyor.

Alfred Nobel'in vasiyetinde belirttiği gibi “eserinde güçlü bir ideali ortaya koyan” yazar onurlandırılıyor. Sanat ve edebiyat alanında uzman sosyolog Gisèle Sapiro’ya göre, Nobel Edebiyat Ödülü'nün kime verileceğini tahmin etmeye çalışmak, riskli bir iş. Dediğine göre, 2014 yılında, Le Monde gazetesi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibinin profilini ‘beyaz, Avrupalı, Fransızca veya İngilizce yazan erkek yazar’ olarak çizmiş. 1901-2000 yılları arasında yalnızca 17 kadın yazar bu ödüle layık görülmüş. 2000’den bu yana verilen 24 ödülden 8'i kadın yazarlara gitmiş. Kadın yazarların sayısındaki yükselme elbette olumlu. Hatta Asya’lı kadın yazarlardan biri olarak 53 yaşındaki Han Kang’ın ödülü almasına, eleştirmenler son derece yerinde bir karar olarak bakıyor.[1]

2023 yılı Nobel Edebiyat Ödülünü “konuşulamayanlara ses veren yenilikçi oyunları ve düzyazılarıyla” Norveçli yazar Jon Fosse almıştı. 2022’deyse “kişisel belleğin köklerini, mesafelerini ve kolektif kısıtlamalarını keşfetme cesareti ve klinik keskinliği” nedeniyle ödül Fransız yazar Annie Ernaux'ya verilmişti. 10 Ekim 2024’te de yazarlığının yanı sıra kendini sanata ve müziğe de adamış olan, Güney Koreli romancı Han Kang, tüm edebi ürünlerine yansıyan “yoğun şiirsel düzyazısı” nedeniyle ödüllendirildi.

Nobel Komitesi Başkanı Anders Olsson, Han Kang'ın “beden ve ruh, yaşayanlar ve ölüler arasındaki bağlar konusunda, eşsiz bir farkındalığa sahip olduğunu ve şiirsel ve deneysel tarzıyla, çağdaş düzyazı alanında öncü olarak kabul edildiğini” söyledi.

HAYATINI EDEBİYATA, SANATA, MÜZİĞE ADAMAIŞ YAZAR HAN KANG 

27 Kasım 1970, Gwangju (Güney Kore) doğumlu Han Kang, Seul Yonsei Üniversitesi'nde edebiyat eğitimi almış. Kariyerine Edebiyat ve Toplum dergisinde şiirler yayımlayarak başlamış. 1995 yılında ilk kısa öykü derlemesi “Un amour de Yeosu” [Bir Yeosu Aşkı] basılmış. Hemen ardından düzyazı, roman ve kısa öykü türlerinde eserler vermiş.

Han Kang’ın 2007’de Fransa’da basılmasını sağlayan çevirmen Kyungran Choi. Yalnızca 400 adet satan "La Végétarienne" [Vejetaryen] 2009’da Lim Woo-Seong'un yönettiği aynı adlı uzun metrajlı film olarak sinemaya aktarılmış. Amerika Birleşik Devletleri'nde Sundance'te resmi seçkide yer alan film aynı yıl Busan Uluslararası Film Festivali'nde de adından söz ettirmiş. Han kang’ın bu romanı ayrıca 2016’da İngilizce konuşmayan yazarların imrenerek baktığı Uluslararası Booker Ödülü'nü kazanmış. O zamandan bu yana 30 dile çevrilmiş ve yalnızca Birleşik Krallık'ta 160.000'den az olmamak üzere birkaç yüz bin kopya satmış. Üç bölüm olarak yazılmış olan kitap, kahramanı Yeong-hye'nin et yemeyi reddetmesiyle, çevresindekiler tarafından acımasızca dışlanılışı ve bunun şiddetli sonuçları üzerine.[2]

Fransız okurlar tarafından 2010'lu yıllara kadar bilinmeyen Han Kang’ın deneme ve şiirden kısa öykü ve romana uzanan bir düzine kitabı, bir o kadar da ödülü bulunuyor. "Impossibles adieux"[İmkânsız vedalar] ile 2023 yılında yabancı yazarlara verilen Médicis ödülünü almış. Kore iç savaşından önce Jeju Adası'nda yaklaşık 30.000 komünistin, büyük olasılıkla ABD'nin desteğiyle, muhaliflerinden kurtulmaya çalışan yetkililer tarafından katledilişini anlatan "İmkânsız vedalar"a 2024 yılında da Asya edebiyatı kapsamında Émile-Guimet ödülü verilmiş. Gene siyasi önem taşıyan ve Türkçe’ye çevirisi "Çocuk Geliyor" [Celui qui revient] başlığıyla yapılan romanında Han Kang, kendisinin de büyüdüğü şehir Gwangju’da 1980 yılında gerçekleşen ayaklanmada, demokrasi talep eden binlerce öğrencinin, Güney Kore ordusu tarafından katledilişini anlatıyor.[3]

İsveç Akademisine göre “Han Kang'ın eserleri, Doğu düşüncesiyle yakından bağlantılı. Zihinsel ve fiziksel eziyet arasında bir karşılıklılık durumu olan çifte acıyla karakterize ediliyor ve tarihsel travmayla yüzleşen insan yaşamının kırılganlığını ortaya koyuyor.”

2024 Nobel Edebiyat Ödülünün Batı dışı bir kültürden bir yazara gidip gitmeyeceği İsveç’te bahis konusu olmuş. İsveç gazetesi Dagens Nyheter'in kültür bölümü başkanı Björn Wiman kendinden emin olarak “kazananın seçimi, kültürel eliti şaşırtacak” görüşünü bildirmiş. İsveç Devlet Radyosu'nun edebiyat muhabiri Lina Kalmteg ise “Listeye giren yazarların İsveççeye hiç çevrilmemiş olmaları çok nadirdir” gözleminde bulunmuş. Jürinin listesinde yer alan adlar arasında mesela romanlarındaki gerçek dışı ve kasvetli atmosfer nedeniyle Franz Kafka ile karşılaştırılan Çinli yazar Can Xue varmış. Hatta Stockholm Üniversitesi edebiyat profesörlerinden Carin Franzén, onun üzerinde durmuş ve Çin'in “çok geniş bir edebiyata” sahip olduğunu, ancak romancı Mo Yan’ın 2012 yılında taçlandırılmasından sonra Çin edebiyatının bir daha Nobel tarihinde yansıtılmadığını dile getirmiş.

PRESTİJ, SOSYOLOJİ VE KARTOPU ETKİSİ[4]

2024’te yayınlanan "Qu'est-ce qu'un auteur mondial ?" [Dünya yazarı olmak nedir ?] adlı kitabını yayınlayan sosyolog Gisèle Sapiro ; Küresel edebiyat kanonunu genişletme girişimleri olmasına karşın Nobel Edebiyat Ödülü'nde bugün de hegemonya ve sembolik sermaye birikimi iş başında diyor ve merkeziyet mekanizmalarının altını çiziyor.

Analizini on sekizinci yüzyıldan bu yana yazarlar ve yazarlar arasındaki ulusötesi alışverişler üzerine yoğunlaştıran Sapiro'nun kendinden önceki çalışmalara yaptığı en önemli katkı[5], ödüllere gelmeden önce şöhret ve saygınlık üretiminde iki kat daha etkili olan aktörleri saptamış olması. "Odağı yayıncılığın bütününe doğru genişlettiğimizde, eserlerin salt edebi ilgisinin ötesine geçen değer ölçeklerinin üretildiği görülüyor" diyor.

Sapiro’ya göre 1940'ların sonunda, kültürel diplomasinin biçimlenmeye başladığı dönemde, UNESCO’nun amacı, eserlerin dolaşımını artırarak tanınmanın sınırlarını genişletmekti. Buna yarayacak çeviri programı belirlemişti. Ancak yarım yüzyıl sonra İngilizcenin güçlü bir liderlik elde ettiği görüldü. Yayıncılık dünyasında İngilizceden yapılan çeviriler 1990'larda %59'lara yükseldi. Anglosakson yayıncılar Rusça konuşulan ülkelerde hızla temsilciliklerini kurarak Fransız ve Alman yayıncıları geride bıraktılar. "Daha da önemlisi küresel yayıncılık alanının çok güçlü bir merkeziliği var. Bu da aracılar için çok önemli bir rol oynamakta" diyor Sapiro.

Sapiro’ya göre küresel prestijin hatlarını şekillendirenler, yayıncılar, temsilciler, çevirmenler ve akademisyenler. Eserlerin dolaşımı için gerekli koşulları onlar yaratıyor ve dolaşıma sokuyor. Eserlerin bulunabilirliği Nobel Ödülü gibi bir ödülü almak için hayati önem taşıyor. Kısacası hegemonya her zaman daha fazla hegemonya üretmekte. Matthew etkisi der ki “Ne kadar çok atıf alınırsa, o kadar çok atıf alınır”. Kısacası Nobel Ödülü için araştırılması gereken ilk ve en önemli şey aracılar hegemonyası. Doğal olarak dünyanın merkezindeki yayınevleri tarafından basılanların şansı daha yüksek.  

Saygı görmek, değerli bulunmak bir piyasa işi. Ve kuruluşlar aracılığıyla güçlü bir şekilde yapılandırılıyor, günümüzde de geçerli. Anglosaksonlar gibi büyük yayıncıların bu kuruluşlarla çalışmak için yeterince geniş desteği ve iç kültürü var.

İŞİN ÖNEMLİ KISMI ÇEVİRMENDE BİTER 

Her şeyden önce çevirmenin yazara hayranlık duyması gerekir.

Sonra usanmadan eserini yayıncılara önermesi gelir.

Elbette iki dile de egemen olması olmazsa olmaz koşul.

Han Kang konusunda bu olgu gerçekleşmiş.

Her şey derin ve sürrealist anlatım biçimiyle yazan Han Kang’ın çevirmen Kyungran Choi’nin dikkatini çekmesiyle başlamış.

Güney Kore'de halkın pek de tanımadığı Han Kang eserlerinin kalitesiyle edebiyat çevrelerinde iyi biliniyormuş. Yazar babası Han Sung-won’un biriktirdiği kitaplarla çevrili mütevazı bir aile ortamında büyüyen Han Kang’ı etkileyen yazarlar arasında Dostoïevski et Pasternak da sayılıyor.

Park Geun-hye'nin başkanlığı sırasında (2013-2017) adı on bin kişilik kara listeye alınan Han Kang, kanımca bugünkü ününü, en başta "Vejetaryen"i yayıncılara ilk öneren, çevirisini yapıp Le Serpent à Plumes yayınevinin kucağına atan Kyungran Choi’ya borçlu.


[1]https://www.radiofrance.fr/franceculture/podcasts/les-midis-de-culture/prix-nobel-de-litterature-qui-sera-le-laureat-ou-la-laureate-cette-annee-9938897

[2]https://www.tf1info.fr/culture/le-prix-nobel-de-litterature-2024-est-attribue-a-la-romanciere-sud-coreenne-han-kang-2327871.html

[3]https://www.nouvelobs.com/bibliobs/20241010.OBS94817/l-ecriture-de-han-kang-est-si-belle-qu-elle-en-donne-des-frissons.html

[4]https://www.radiofrance.fr/franceculture/podcasts/va-savoir/comment-le-nobel-de-litterature-va-aux-ecrivains-du-centre-prestige-sociologie-et-effet-boule-de-neige-5285560

[5] Gisèle Sapiro, Qu'est-ce qu'un auteur mondial ? Ehess, Gallimard, Seuil, 2024.